Biz Müslümanlar için kutsal bir ay olan Ramazan ayını idrak ediyoruz. Mevla bizi bu günlere ulaştırarak bu ayın fazilet ve bereketinden faydalanmamıza imkan tanıdı.

Tabi Ramazan ayı dini ve ulvi bir ay özelliği nedeniyle camilerimizde ve değişik platformlarda anlatılıyor ve izahı da geniş geniş dini açıdan yapılıyor. Bugün burada dini içeriğinden ziyade diğer bir bakış açısı ile konuya bakmak istiyoruz. Mevlanın bizim için getirdiği tüm kural ve kaideler hiç şüphesiz bizlerin, toplumun, bireylerin, ailenin, top yekun insanlığın mutluluğu ve refahına yöneliktir. Bu tartışmasız bir sonuçtur. Çünkü yaratıcının büyüklüğü ve azameti göz önünde bulundurulduğunda bizlerin yaptıkları veya yapacaklarına zerre misli ihtiyacı olmadığı da kendiliğinden görülecektir.

Hal böyle olunca da Yüce Kitabımızın emir ve yasakları ile Peygamberimizin sünneti doğrultusunda ki yaşam çizgisi bizlerin refahını, mutluluğunu işaret etmektedir. Bu bakış açısı ile bakıldığında; Abdeste ki hikmet temizliği, namazda ki hikmet kul olma duygusunu ve vücut hareketlerini, zekat yardımlaşmayı, Hac hesap gününü, oruç ise sağlık, sıhhat ve fakirin hatırlanmasının en güzel vesilesi değil de nedir. Bütün ibadetlerimizin teması biz insanların mutlu olarak beden ve ruh sağlığımızın teminidir inanın bu böyledir. Yine alkol,kumar zina yalan söyleme,dolandırıcılık adam öldürme vs gibi dinimizce yasak edilen eylem ve fiiller doğrudan insanların rahat ve huzuru, ailelerin devam ve mutluluğunu işaret etmiyor mu? elbette ki ediyor tüm bu yasaklar, kurallar bizler için ulvi emirdir tabi bu mesajı anlayıp dinleyip uygulayanlar için. Oysa hemizi bu çerçevenin içerisindeyiz bunu asla unutmamak lazım.

Bu mübarek Ramazan diğer bir yandan, bir yıl boyunca monotonlaşan yeme içme yaşam tarzımızın bir ayda olsa değiştirerek bir nevi renklendirmektedir. İnsanoğlu olarak her zaman değişime ihtiyaç duymaktayız işte Ramazan uyku düzenimizden tutunda bir dizi günlük yaşam ve aktivitelerimizi yeniden dizayn ederek monoton yaşantımıza renk katmaktadır. Sahip olduklarımızın farkına vardırarak farkındalık da yaratmaktadır.

Ayrıca tıka basa doyurduğumuz midemize de yıllık izin vermekte, tansiyon, şeker, kolesterol gibi çağımızın hastalıklarına da derman olmaktadır. Bitti mi hayır bitmedi, fakir fukarayı da düşün bak fırında mis gibi kokan pide ne kadar da kıymetliymiş. Sofraya bile toparlayamadığın ailen nasıl da ezanı pür dikkat hazır kıta bekliyor. Bir yudum suyun tadı da başka oluyor. Saatlerce uzayan pide kuyruğuna nefis giriyor insan değil mi?.

Ve insanın başına vura vura dedirtiyor ki, sen bil kendini bak bir lokma ekmek, bir tas su ve iki saat uykusuzluk seni nasıl perişan ediyor. Öyle 70-80 kgl ık cüssen ile kendini bir şey sanma. Gerçek patron benim sen aslında bir hiçsin bana muhtaçsın ve işte böyle acizsin. Bize de düşen işte bu bilinçle hareket ederek kul olmayı bilmek ve doğrultuda yaşayarak hem bu dünya da hem de ahiret yüzümüz ak olarak kurtuluşa ermektir.