Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek’in basınında yer alan “Vergi veren mükelleflerin haklarını koruyacağız” beyanı bu konudaki kararlılığını bir kez daha sergiledi. Evet vergi veren hakkını koruma felsefesi maliyenin temel unsurlarından biri olarak sürekli gündemde olmalı ve sahada da uygulanabildiği de mükelleflere gösterilmelidir.

Peki, nedir bu vergi veren mükellefler haklardan koruma düşüncesi, bunu bir irdeleyecek olursak maliye politikasının temel unsurlarından olan mükellefi bulduğun gibi bırakma felsefesinin uygulanabilirliğinin olmasının ta kendisidir. Şöyle izah edilebilir aynı anda aynı sermayeyle işe başlayan iki mükellefin birisinin vergi mevzuatına uyarak vergisini zamanında ve tam ve doğru olarak ödemesi neticesiyle sermayesinde oluşacak eksiklik de mutlaka olacaktır. Öz sermayedeki artış üzerinde çünkü vergi verilmektedir. Diğer mükelefinde vergide kaçındığını düşünecek olursak kamu adına ödemesi gereken verginin sermayesine katması neticesinde arasında sermaye farkı doğacak, birisi güçlenirken diğer mükellef de zayıflamış olacaktır Bu da zaman içerisinde rekabet eşitsizliğini de yaratacak ve belki vergisini ödeyen mükellef iflasa sürüklenecektir. Çünkü karşıdaki mükellefi ile rekabet edemeyecektir.

İşte bunun için maliyenin mükellefler bulunduğu gibi bırakması açısından her 2 mükellef de de kazancı ölçüsünde verginin alınması bu mükelleflerin serbest piyasa koşulları içerisinde rekabet etme becerilerini de eşitlemiş olacaktır. Bu nedenle vergi veren mükelleflerin haklarının korunması için, yaygın ve yoğun vergi denetimi vergi incelemesi yapılarak vergisini vermeyen mükelleflerin bir yerde mecbur bırakılmasını vermeyenlerin de cezayı mücadele karşılaşmalarını sağlanması elzemdir.

Bunu böyle düşünecek duruma niçin bugün geldik oysa Maliye Bakanlığımız öteden beri gelen devletimizin köklü kuruluşlarından birisi değil mi? Niye bugün bu telaffuz edilir hale geldi. Evet geçmişte de zaman zaman buna benzer telaffuzlar edilse de yıllar içerisinde vergi denetimi vergi incelemesi yoklamaları gereği kadar yapılıp gereği kadar mükelleflerin üzerine bu konuda ısrarla ve azimle gidilip mükelleflerin vergi verme alışkanlıkları vergi verme zorunlulukları hatırlatılmadı.

Acaba neden bugün bu gündemimize geldi. Çünkü görüldü ki devletin temel gelir kaynağı olan vergi gelirlerinde düşüklük sonucu açık bütçe ve harcamaların yüksek faiz ile borçlanarak kapatılması yolu: Sonuç olarak vatandaşa ağır bir yük olarak geri döndüğü görüldü. Onun için kazanan da vergisini almak en doğru ve en mantıklı en akıllı yoldur. Verginin maliyeti bakımından da yok denecek kadar azdır.

Zaten maliye teşkilatı köklü bir teşkilat olarak organizasyonu, personeli, sistemi ve mevzuatı mevcuttur. Tek engeli bu sistemin çalışmasının önünü tıkamak ve gereksiz yere müdahalelerde bulunmaktır. Doğru iş bu müdahalelerini yolunu açılmamaktır. Diğer taraftan mükellefler denetim, yoklama veya inceleme ile karşılaştıklarında bazılarının kapılarını çalma eğiliminde mutlaka vazgeçmelidir.

Kapısı çalınanda, gelen kim olursa olsun itibar etmemeli, hatta o kapıyı çalmaya kimse cesaret dahi edememelidir. Vergi denetimi, yoklaması veya incelemesi ile ilgili istekler gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ayıplanmalı ve yadırganmalıdır. Bu konuda çeşitli bahaneler ileri sürülerek haklılık asla ve asla aranmamalıdır. Bu durum kapıyı çalana hissettirilmeli, idareye kesinlikle müdahale edilmemelidir. Zira sonuç olarak hepimizin çıkarı, ülkemizin ortak çıkarır olan vergi paydaşında birleşmektir. Bunu asla ve asla unutmamak gerekir.