Mevla’nın yarattığı tüm canlılar var oluşundan itibaren bir mücadele ve yarışın içindedirler. Bu mücadele hiç bitmedi ve kıyamete kadarda sanırım bitmeyecektir.

Bu mücadele bizim doğamızda olsa da bunun kabul edilebilirliği yalnız vahşi doğada görmek mümkündür. Biz insanoğlu açısından bu konu biraz düşünüldüğünde farklı sonuçlarının mevcudiyetinin varlığı da anlaşılıyor. Vahşi doğadaki alem fıtratının gereği o dünyadaki canlıların yaşayabilmeleri, hayatlarını idama ettirmeleri açısından ölesiye mücadeleyi zorunlu kılıyor. Doğası gereği, ya öldürecek yaşayacak yada ölecek yaşatacak. Kendine biçilen rol ve kaderinin neticesi bu iki seçenek yeri ve zamanı geldiğinde hiç şüphesiz tecelli edecektir.

Peki biz insanoğlu için bu nedir yada ne olmalıdır. Bizim yaratılışımız itibariyle bize böyle bir rol biçilmemiştir. Çünkü tüm insanlığa yetecek kadar mevla mekan, yeraltı zenginliği, deniz, ova, dağ, kar, su vs vermiş ve bunları yeryüzüne de serpiştirerek tüm yarattığı ademoğlunun kullanımına sunmuştur. Bize ise bunları ekip biçmek, çıkarmak, işlemek, yapmak ve kullanılmayı bırakmıştır. Birde bize bunları kullanırken paylaşın bu sizlerin hep bana rap bana demeyin yani aç gözlülük yapmayın demiştir.

Durum bundan ibaret iken bizler önce ferdi olarak, sonra aile olarak, sonra toplum ve millet olarak hakkımıza razı olmayıp daha fazlası daha fazlası diye sağa sola sataşıp milli menfaatlerimiz diye ta binlerce kilometre öteden olaylara müdahil olarak silahla, zorla almayı, kullanmayı mubah sayınca dünyanın düzeni bozulmaya başlamıştır. Bunların sonucu ;Öldürmenin, tecavüzün, çalmanın, almanın, yıkmanın, acımasızlığın, vahşiliğin hatta canavarlığı ifade eden savaş ortaya çıkmıştır.

Bu savaş; Yokluk, açlık, acı, özlem, yanık türküler, viran olan şehirler, yok olan yarınlar fidan gibi gençlerin toprak oluşu ve kapanmayacak yaraların açılışı demektir. Savaş hali cinnet halidir. Bu savaş kışın yıkılan binanın betonunun altında tir tir titreme demektir. Cenazene kavuştuğunda bile sevinmek demektir. Bir lokma ekmeği cesetlerin arasında yemeğe çalışmak demektir. Bu savaş yok olan yarınlarına hıçkıra hıçkıra ağlamak demektir. Kısaca insanlığın yaşayabileceği vahşetin en son adresidir, zirvesidir dolayısıyla zırvasıdır.

İnsanoğlu olarak sorun ve problemlerimizi barışçıl bir düşünce yapısı içerisinde hakkımıza razı olarak çözüm aramak ve bu noktada milletin menfaat ve çıkarlarını gözetmek dururken çatışmaya tevessül edenleri de sorgulamak gerekir. Savaş zorunlu olmadıkça bir cinayettir bunu asla unutmamak ve bu bilinçle insanlar, toplumlar ve devletler davranmalıdır. Bu düşüncenin insanoğlunun geleceği açısından hayati bir önem taşıdığı da unutmamalıdır. Aksi halde harp meydanlarında insanoğlu kendi kendini yok edecek ve korkarım ki gelecek savaşlarda kazma kürek taş ve sopa ile olacaktır.

Tabi savaşacak insanlar kalırsa!..