Kadın veya çocuk hakları meselesine hiçbir zaman salt kadın ya da çocuk odaklı bakamadım. Bir kadın ve bir anne olmama rağmen, bu konularda adı pozitif de olsa bir ayrımcılıkla yaklaşılmasına karşıyım. Meseleye sadece ve sadece insan hakları bağlamında bakıyor ve somut vakaları ona göre değerlendiriyorum. ‘İnsan olabilen’ ve ‘karşısındakinin de bir insan olduğunu’ idrak edebilen hiç kimseye hak ve sorumluluklar konusunda ders vermeye veyahut onlardan ders almaya gerek kalmayacağı düşüncesindeyim.

Kadınların ya da çocukların haklarını kanunlarla düzenleyebilirsiniz. Ancak bu ‘itaat’i sadece kanunlarla sağlayamazınız. Geçtiğimiz günlerde yaşanan çocuk istismarı davasının erkek sanığı, ifadesinde “10 yaşından beri erkeklere ilgi duyduğunu” belirtmiş. Yani kırk beş senedir tespit edilemeyen ve giderilemeyen bir sorundan bahsediyoruz. Kırk beş sene boyunca sorunun temeline inip ahlakî ve fiziksel yoldan çözümü yoluna gitmemişsek, bu sanığı idam etmekle istismarı bitirmiş olamazsınız, sadece o somut fiili cezalandırmakla kalırsınız. İstismar, maaleseg başkaları tarafından yaşanmaya ve yaşatılmaya devam eder.

Kanımca meselenin özü şu hep bahsettiğimiz “adam olabilmek”te... Tecavüz vakasında kadının giydiği eteği tartışmak değil… Bir baba nasıl olur da öz çocuğuna tacizde bulunur diye sormayı ve bu yönde çözüme ulaşmayı bırakıp annenin serbest bırakılmasını tartışmak da değil… Erkek gibi değil, adam gibi düşünmeyi öğrenmek gerek… Gece yarısı sokakta dolaşan dekolteli bir kadın gördüğümüzde, Hz. Yusuf’u gözlerimizin önüne getirmek gerek. Tabii ki bunun için de tabiri caizse ‘star’ları örnek almayı bırakıp, önce çocuklarımızı Hz. Yusuf gibi yetiştirmek gerek…

Ne kanunlar, ne cezalar ve hatta ne de ödüller… Emin olun, hiçbirine ihtiyacımız yok. Çocukları bize bırakın, gerisi kolay…

Kadınları da, çocukları da biz kadınlara bırakın ve üzerimizden kirli hesaplarınızı çekin… Kadın ve çocuk haklarını amaç olmaktan çıkararak araç haline dönüştüren sinsi mülahazalarınız arasında kaybolmaktan, eriyip gitmekten ve nihayetinde unutulmaktan usandık artık... Biz kadınları, ve bizim çocuklarımızı bize bırakın, yeter...

Çocuklarımızın istismarına timsah gözyaşları dökülüp meselenin bir anda bir vakfın tüzel kişiliğinin tartışılması noktasına getirilmesine yanarken… Bir bakan’ın sözlerinin cımbızlanıp algı operasyonlarına alet edilmesine yanarken… Bizleri yönetmeye, bizlerin hakkını savunmaya talip olan bir siyasi liderin ağzından, bırakın bir Bakana, hiçbir kadına karşı ağza alınmayacak sözlerin çıkmasına indirgeyen bu nefret kültüründen utanmaktan usandık artık…

Bizlere Hz. Ayşe'nin, Hz.Fatıma’nın haklarını verin yeter. Biz sadece kendimizi ve çocuklarımızı değil, hepinizi koruruz. Bizdeki Nene Hatunların, Şerife Bacıların yüreği bize de, size de yeter. Emin olun ki biz kadınlar sizleri bile sizin nefretinizden koruruz!