Sivil, askeri, iş hayatında yer edinmiş, belli makamlara gelmiş Tokatlı böyüklerimiz!

İki çift lafımda size var.

Ananız, atanız, ceddiniz bu memleketin köyünde, şehrinde, yaylasında doğmuş.

Bu topraklarda nafakalanmış, Kazova'nın, Kelkit Vadisi'nin, Artova'nın, suyundan içmiş.

Topçam, Almus, Çamlıbel'in havasını tenefüs etmiş!

Çocukları, torunları olarak bir çoğunuzda bu topraklarda, gözlerinizi dünyaya açmışsınız.

Çocukluğunuz, gençliğiniz bu şehrin sokaklarında, köyün meydanında, kara önlük beyaz yakalık ile okul bahçelerinde top oynamışsınız.

Tokatlı akrabanız, arkadaşınızın doğum, düğün, ölümünde bu topraklarda ağıt tutmuş, bu topraklarda gülmüş, yemiş, içmişsiniz!

Gün gelmiş, kiminiz memur, kiminiz işçi, kiminiz iş insanı, kiminiz asker, kiminiz siyaset  insanı olarak bu memleketten göç etmişsiniz.

Geldiğimiz noktada iş insanı,  bürokrat, subay, belediyelerde başkan, başkan yardımcısı, siyasette yönetimlerde yer alıyorsunuz. 

Cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar üst düzey görevlerdesiniz.

Eminim, birçoğunuz sene içinde birkaç kere sılaya geliyorsunuz. 

Buyurun, gelin. 

Sıla-i Rahim güzeldir, ibadettir.

Doğduğunuz topraklar. 

Ana sütü gibi helaliniz.

Peki bu şehre gelirken helikopterle gelmiyorsunuz eminim!

Ya karayolu ya hava yolunu kullanıyorsunuz.

Peki, yolda gelirken Zile, Turhal, Niksar, Çamlıbel yolundaki sıkıntıları görmüyormusunuz?

Uçakla gelirken, uçak bilet fiyatının yüksekliği, sefer sayısının yetersizliği, uçuş noktası çeşitliliğinin yetersizliği sizi hiçmi rahatsız etmiyor?

Yüreğinizi hiçmi sızlatmıyor?

Bu şehrin çiftçisi, köylüsünün derdi yüreğinizde en küçük yara oluşturmuyormu?

Bu şehirdeki işsizlik, iş alanlarının yetersizliği, işsiz gençlerin umudunu yitirmesi sizde vicdan azabı oluşturmuyormu?

Enerjide, eğitimde, sağlıkta, turizmde, kentte, kırsalda yapacağınız hiçbirşey yokmu, Allahaşkına!

Bulunduğunuz yerlerde, makamlarınızda deri koltuklarda oturup, başka memleketin insanı arkadaşlarınız geldiğinde;

Onlara Erbaa'nın yaprağını öve öve anlatmak,  Zile'nin pekmezini anlatmak, Niksar'ın kalesini anlatmak…

Ya da, Turhal'ın yoğurtmaçını, Almus'un barajını, Artova'nın patatesini, pancarını, Sulusaray'ın kaplıcasını, Pazar'ın domatesi biberi patlıcanını, Tokat Kebabı, yağlısını öve öve anlatmanız bu memlekete hizmet olarak yetermi diyorsunuz?

Tokat'ın tarihini, kültürünü köpürte köpürte anlattığınızda bu şehre üstün hizmetmi sağlamış oluyorsunuz?

Üst görevlere gelebilmek için  bu şehrin siyasi gücünü kullanın, bu şehrin birikimlerini kullanın ama göreve gelince uzaktan seyredin!

Hatta uzaklardan, elinizde telefon  yaptığımız haberlerin altına satır satır tenkit yorumları yazın?

Bu şehir için serçe parmağını kımıldatmayanlar bu şehre akıldanelik yapıyor.

Kardeşim bizim akla değil hizmete, yatırıma ihtiyacımız var!

Çevrenizde üst düzeyde yüzlerce insan var. 

Çevrenizi bu şehre hizmet için neden harekete geçirmezsiniz?

Neden mücadele etmezsiniz, gücünüzün yettiği kadar; Tokatlı bürokratlar, proflar, iş insanları?

İl dışında yaşayan deve dişi gibi iş insanımız var. Hatta yurtdışında.

Bir araya gelip, atalarınıza vefa, malınızın sadakası, doğduğunuz topraklar için sosyal sorumluluk kapsamında, bu şehirde 5 bin kişinin çalışacağı bir fabrika açmak çok mu zor?

Bakınız kot fabrikasında 3500 kişi ekmek yiyor. Sahibi Tokatlı değil. Aileleri ile 14 bin kişi. Bir şehrin yükünü taşıyor. 

Bu şehrin makus kaderini yenmesi için bize laf değil icraat lazım!

Her yaz bu topraklara gelip;

Kemalpaşa şeftalisini suyunu çenenizden aşağı akıta akıta yersiniz!

Kömeç'in kirazını yiyip, kalanını çocuklarınızın kulaklarına küpe yaparsınız!

Endiz'in domatesini elinizle bölüp, tuz döküp, "gurban olurum ben buna" dersiniz!

Akşamda, pirzolalı Tokat Kebabını yersiniz!

Fotoğrafları paylaşıp, anadan akrabadan kışlıkları alıp, çeker gidersiniz!

Yahu, zihin-mide ilişkisi süper. 

Ya vicdan?

Ya bu topraklara, bu toprağın insanına ahde vefa?

Tokatlı Gaziosmanpaşa atamız, padişah değil Paşa olduğu halde cihanda, İmparatotlukta iz bırakmış!

Onbeşliler, onbeşli yaşlarda, ayağında çarıkla istiklale iz bırakmış!

Canlarını, kanlarını vatanları için feda etmiş, ülkeyi bize emanet etmişler!

Ecdadın bu mukaddes izleri bırakırken, maşallah sende şeftali, kiraz yerken bahçede 10 bin liralık ayakkabı izi bırakıyorsun!

Eşinizi dostunuzu işe aldırmak umuma hizmet değil!

Sadece, köyünüzün  bahçenizin yolunu yaptırmak bu şehre hizmet değil!

Sivil, askeri Tokatlı bürokratları dirilmeye, ecdadının izi üzere yürümeye, borçlu oldukları bu topraklara hizmet etmeye davet ediyorum!

Sizden ricam olacak. Bu yazıyı çevrenizdeki bürokratlara, iş insanlarına gönderin. 'Hüseyin Kömür sana yazmış' deyin. Bu da emeğimin bedeli olsun. 

Vesselam.