Kabalaştık, öküzleştik.


Kaybettik, hassasiyeti, inceliği, edebi, halden anlamayı.

Zenginliği paradan ibaret saydık.

İhtişamı, gösterişi öne çıkartıp, mütevazilik, ilim, haya gibi bizi biz yapan değerlerimizi küçümsedik...

Bir yazıda geçen "Parayı da, maddiyatı da aşan büyük bir edep ve incelik!" konulu yazıyı güncelleyip paylaşayım dedim.


Ben beş yaşında idim.

İnsanlığın önde olduğu, her şeyin kıymetli olduğu, ama hiç bir şeyin olmadığı bir çocukluk...

 Nenem rahmetli pirinç ayıklıyordu. Bir tane yere düştü.

 Nenem eğildi aramaya başladı. Sağa bakıyor sola bakıyor bulmaya çalışıyor..

 Çocukluk işte;

‘aman nene’ dedim. ‘Bir pirinç tanesi
için bu kadar caba harcamaya yorulmaya değer mi?’

Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı öfkeyle doğruldu.

‘Sen oturduğun yerden ahkâm kesiyorsun ‘ dedi. ‘Hiç pirinç üretilirken gördün mü? İnsanlar ne kadar zorluk çekiyorlar. Bir pirinç tanesinde kaç insanin göz nuru alın teri emeği çilesi var biliyor musun?’

Utancımdan kıpkırmızı oldum.

Aradan yıllar geçti.

 Üniversite de öğrenciyim.

Alain’in proposlarini okuyorum. Birden irkildim.

Nenemi hatırladım.

 Alain " bir insan yerde bir iğne görüp de eğilip almazsa bütün uygarlığa karşı ihanet etmiş olur" diyordu.

İlave ediyordu. "Bir iğnenin üretiminde binlerce insanın alın teri göz nuru el emeği vardır" diyordu.

On iki yıl evveldi.

 Stockholm’e gitmiştim. Bir otele indim. Geceydi. Sabahleyin traş olmak için lavaboya gittiğimde aynanın yanında ilginç bir not gördüm.

Lütfen diyordu traştan sonra jiletinizi çöpe atmayın. Yanda bir kutu var oraya bırakın. Bir tek jiletle dahi olsa İsveç çelik sanayisine yardımcı olun.

Doğrusu hayretler içinde kaldım. Çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir. Birçok eşya üzerinde ‘İsveç çeliğinden yapılmıştır’ diye yazardı.
İşte o ülke kullanılmış bir tek ufacık jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor ona sahip çıkıyor gelen turistlere rica yollu uyarıda bulunuyordu.

İsviçre’de zaman zaman belli periyotlarda radyolar televizyonlar bir haberi duyurur.

Şu tarihte su saatte adamlarımız gelecek. Siz lütfen hazırlığınızı yapın. Okumadığınız ilgilenmediğiniz kullanmadığınız ne kadar kitap-dergi gazete varsa kâğıt, ambalaj, kutu varsa velev ki bir ilaç prospektüsü dahi olsa kapının önüne koyun. İsviçre’nin kalkınmasına yardımcı olun. Fazla ağaç ziyanına engel olun.

Japonlar son derece sade basit yalın mütevazı yaşayan insanlar. Evlerini mobilya ile eşya ile dolduranlar, Japonlara göre, ruhen tekamül edememiş, hayatın manasını anlayamamış zavallı kimselerdir. Böyleleri ile zavallı evini mezat salonuna çevirmiş diye eğlenirler.

 Bir insanın gösteriş için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır.

Vaktiyle, Japon ekonomisi, bir darboğazdan geçiyor. İç borçlar dış borçlar gırtlağı aşıyor. Zamanın başbakanı meclisi toplar. Kürsüye çıkar. Durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlatır" ve şu andan itibaren der Tanrı şahidim olsun ki, Japonların iç ve dış borçları son kuruşuna kadar ödenmeden pirinçten başka bir şey yemeyeceğim. Şu üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim."

Dediklerini yapar, en üstten en alta bir israftan kaçınma kampanyası açılır. Japonya bütün borçlarını öder. Bu durumun toplumun bütün kesimlerini tek istisna olmadan kapsadığını söylemeye gerek yok.


Japon imparatorunun sarayını gördüm. Yarabbim ne kadar sade ne kadar mütevazı ne kadar gösterişten uzak.

Gerekmediği halde elektriği yakmakla,

Suyu kapamadan boş yere akıtmakta,

Gece çamurlu ayakkabılarımızı temizlemeden yatmakla,

 Yemek yediğimiz kapları yıkamadan bırakmakla, biz de zalimler sınıfına geçmiyor muyuz?

Hayat çok ince akıl almaz incelikte ipliklerle örülmüş.

Her şey o kadar birbirine bağlıdır ki İlkokul okuma kitabımızdaki bir sözü hiç unutmadım.

Bir mıh bir nalı kurtarır.
Bir nal bir atı, bir at bir komutanı,
bir komutan bir orduyu,
bir ordu bir ülkeyi kurtarır diyordu .

Maddi durumumuz ne olursa olsun, ister zengin olalım ister fakir hepimiz çok dikkatli olmak zorundayız.

Bunda parayı da, maddiyatı da aşan büyük bir edep ve incelik vardır"

Derdi olanları, dinlemek lazım.

Önce insanı kıymetlendirelim, her şey değer kazanır.

Yeniden bir medeniyet inşasını ancak insanımızın gönlünü inşaa ederek yapabiliriz.

Vesselam