Ülkemizde son zamanlar kedinin kuyruğunu, köpeğin ayaklarını kesenler mi dersin ,
yan baktı diye adam öldüren mi dersin, kadına şiddet, tecavüz, çocuk istismarı mı dersin
her gün yığınla haber izliyoruz..
Özellikle bu günlerde kaynana-damat haberi üzerinden konuşacak olursak;
Medya açısından bakıldığında elbette toplum tarafından ilgi çekecek (çok okunacak) bir haber.
Ancak şunu atlamamalıyız:
Kaynana-damat olayına tepkisi 10 şiddetinde olan bir toplumda diğer ahlaksızlıklar derecelendirilmiş
oluyor. Bu ne demek? Yani damadın kaynana değilde başka birisiyle aldatması "artık hiç yoksa o daha iyidir" algısının iyice pekiştirilmesi demek.
İkiside aynı şeydir. Birbirinden farkı olmamalı.
Buna bir diğer örnekte Gazze soykırımında yaşananlar verilebilir. Yani 500 bebek katledildi dediğinizde evet bu insani açıdan daha ses getirir bir haberdir. Ancak 500 yetişkinin öldürülmesi kitle psikolojisinde normalleştirilmiş, sıradanlaştırılmış olur.
Dün "uyuşturucuya" nasıl bakıyorduk , bugün "yasaklı madde" der olduk.
Dün bırakın kadına laf atmayı, bakmayı bile ayıplarken bugün daha ilerisi normal oldu.
Küçük şeyleri zamanında mesele edinmeyip ses çıkartılmadığı takdirde bu sefer bugünkü büyük sorunların yarın için küçük sayılacağını bilmeniz gerek.
Gündemi meşgul ettirilen konular yârin bizim hayatımızın bir parçası oluyor.
Lağım patlaması yaşanılan dizi, sinema ve sabah programlarında kim kimden hamile, kim kimle kaçmış, kim kimin babasıymış konusu işlene işlene normalleşen bir kötülük sarıyor bizi.
Babaannelerin, annelerin izlediği dizide ki bu kötülüğü, ahlaksızlığı izleyen çocuk ve torunlarda örnek aldığı bu davranışları ertesi gün uyguluyor.
RTÜK ve İletişim Başkanlığı gibi denetleyici ve düzenleyici kuruluşlarda ki yönetici arkadaşlar maalesef günü kurtarma telaşındalar.
Toplumsal iyilikleri körelten ne varsa çoğalıyor, doğru davranışlar ise maalesef taltif görmüyor.
Sonumuz hayır ola.