Bir adam eşini sokak ortasında demir çubukla dövüyor, kadın hamile ve yanında üç yaşında oğlu var.

Bu şiddeti engellemeye gücü yetenler izledi.

Etraftakiler armut gibi izliyor.

Bu olay hepimizi üzdü, ama en fazla armut gibi izleyenler incitti bizi.

Ve ülkemizde aslanı kediye boğduran bir düzen kuruldu.

Ülkemde trafikte, parkta, alışveriş merkezlerinde bu cahillerin, kötülüğün tehditi altında.

Adalet bu magandalara, hiçbir şey olmayıp sadece ağzından salyalar akıtan bunlara gereken cezaları vermiyor.

İzliyoruz her kötülüğü, ama korkuyoruz da.

Bu armut gibi izleyenler bana Tokat’ta olaylara karşı her şeyi bilip de susan, sen konuş yaz diyen  üç maymunu oynayan bürokrat, sivil toplum örgütü başkan ve üyeleri

Dün gece yarısına kadar Engelsizler Parkında çay muhabbetine katıldım.

Neden Ak Partiye yaptığın eleştirileri başka partililere yapmıyorsun diye de bir konuşma geçti sohbette.

Ben inandığım değerlerin peşindeyim. Kaybetmeyi bile bile hep konuştum.

Ondandır 2009 yılında Ak Partili Belediye Başkanı olan bu gün herkesin küfrettiği kişi tarafından tüm yatırımları yaptığım televizyon stüdyom mühürlendi.

Hiç susmadım hiç.
Ama siz izliyorsunuz, konuşmuyor milletin devletin verdiği imkanları toplum yararına kullanmıyorsunuz.


Doğruları söylemek her babayiğide nasip olmaz.

Tam 32 yıldır meslek hayatımda kaybetmeyi göze alarak konuşup yazıp çiziyorum.

Sende, hakarete, saygısızlığa kaçmadan doğrunun yanında olsan, konuşsan ne olur?

Memleketin, geleceğin, neslin için konuşsan, bizde güç versen.

Hep emaneti üstlenenleri eleştiriyoruz da!

Peki emaneti teslim eden nasıl?

"Nasıl iseniz öyle yönetilirsiniz"!

Sandıkta oyu kullanmakla dertler bitiyor mu sanıyorsunuz?

Vekil seçilecek, seç, tamam!

Belediye başkanı seçilecek, seç, tamam!

Oda başkanı seçilecek, seç, tamam!

Dernek, kooperatif, sendika başkanı seçilecek, seç, tamam!


Bu mu yönetime katılım?

Birisi seçiliyor memleketin derdini iplemiyor, diğeri seçiyor derdinin arkasında durmuyor!

Kahve köşelerinde, çay ocaklarında, parklarda, kafelerde lafmı köpürtmek demokrasi?

Geyrasta dedikodu yapıp, Köprübaşına gelip duydunmu deyip uydurduğun yalanı anlatmak mı iş adamlığınız, bürokratlığınız?

Organize Sanayi Bölgesinde kendi çıkarlarınız için çöktüğünüz yerleri görmeyip, yatırımcı gelince yer yok demek mi millliyetçiliğiniz?


Yada kızınız, gelininiz işe girince, rahat yere yatarak maaş alsın diye  tayini yapılınca bu memleketin genel sorunları çözülüyor mu?

Silah ruhsatınız için imza atılınca kafimi?

Memlekete yapılacak, yatırımlar, taleplere kim sahip çıkacak?

Seçtiğiniz sivil toplum başkanlarının kaç tanesi, bu şehrin yatırımı, kalkınması için eline mikrofonu alıp basına açıklama yapıyor?

Görevlerini yapmayan  bunları seçmek zorunda mısınız?

Ağalar efendilerinin gözüne girmek için eğilip bükülüyorlar.

Korkudan açıklamamı yapabilirler?

Kulaklarına üflemeden bunlar açıklama yapamaz, çıkarları kadar o koltuktalar.

Suya sabuna dokunma ama kuytu köşelerde dedikodu yap!

Bu şehri ölü şehir, umudu kesilmiş insanların şehri haline getirenlere neden destek veriyorsunuz?

Tokatta, oda, sendika, kooperatif koltuklarında çeyrek asırlardır oturup,  kene gibi Tokat’ın kanını emenlerin neden karşısına çıkmıyorsunuz?

Yanınıza siyasetçi, bilmem ne başkanı gelirken, kapıda karşılarsınız.

Çay, yemek ikram edersiniz.

Şahsi taleplerinizi iletirsiniz.

Uğurlamamada, 32 dişiniz gözüküyor fotoğraf çekinirken!

Her türlü gevşekliği göster, gittikten sonrada eleştirmeye başla!

Ziyaretlerde, neden kemikli, ilkeli olup, gür sesle, mertçe memleketin meselelerini sormuyorsunuz?

Neden tepki koymuyorsunuz?

Siz kendinize mi Müslümansınız?

Esnaf ziyareti, taksici ziyareti, berber ziyareti, köylü ziyareti!

Ziyaretlerde, sağında solunda yer almak için kendinizi parçalıyorsunuz.

Şirin, şirine oluyorsunuz!

Bu memleket adına söyleyeceğin iki sorun yokmu?

"Tamam efendim, canım efendim"le bu kadarının fazlasını  hakediyorsun.

Lafa gelince satılmış bize sataşıyorsunuz satılmış gazeteciler diye!

Her şeyi yazıyoruz, en ağır dozda! Benim yazdıklarımı o koltukta uyurken rüyanda görsen kabus görmüş gibi uyanırsın sen!


Peki sen ne yapıyorsun "şaklabanlıktan" başka?

Bireysel menfaatinin önüne umuma dönük menfaatlerini koyamıyorsan bu şehir gelişmez ki!

Bu şehrin gür sesini Cumhurbaşkanı duymadığı sürece hizmet gelmez!

Getireceğim diyenlerin gücü yetmez. Bu böyle biline! Sesinizi gür çıkartın.

Bu şehirde sivil toplum gibi muhalefette görev yapmıyor. Muhalefetin her hafta aynı dertleri elli kere söylemesi, yazması lazım. 

Hiçi şey yapamıyorsanız sosyal medyanızda yazın, her hafta memleketin iki derdini! 


Adamlar çocuklarını işe yerleştirmiş, torunlarını da işe yerleştiririm düşüncesi ile, siyasetin içinde il ilçe yönetimindeler. 

Sus-puslar, sanki "dilsiz şeytan"!

Bu şehrin haklarını görmezden geliyor. 

Engelli kardeşlerimden özür dilerim, deyim olduğu için yazıyorum.

Tokat'ta, körler sağırlar birbirini ağırlıyor maalesef. 

Ayrıca, yıllardır söylüyorum bu şehirde bir abi, büyük, lider ve birlik olmadan, seçilenler bir araya gelmeden kara bulutlar dağılmaz! Birlik olmadan bu dedikodular asla bitmez. Herkes birbirinin kuyusunu kazarken de hiç kimse bir araya gelemez. Yönetenlerin etrafında ki siyasetle var olan  soytarılarda olduğu sürece de,  kimse hakkında güzel bir düşünce olmaz.

Şehrimle alakalı sorunların çözümünde, Cumhurbaşkanımız doğrudan müdahil olmadan da bu dertler devam eder.

Ben, şehrimde değişim bekliyorum, umut etmek istiyorum. Başkan, Vali, İl Genel Meclisi değişti. Neden yeni, güzel bir şeyler söylemek istemeyeyim ki ben.

Ben konuşmaya, yazmaya devam ediyorum.

Şehriniz için sesinizi yükseltin, ya da dedikodu üretmeyin kesin sesinizi.

Yanlışları da, biraz derdiniz varsa, sizler artık yüzlerine yüzlerine vurun, alayının. 

Ne yazacaktım ne yazdım, kadına şiddete olan karşı toplumun iki yüzlüğünden şehirde ki iki bin yüzlüleri yazmış oldum.

Bu yazı kişilere özel değil, hiç kişi ayırt etmeden herkese genel yazdığım bir yazıdır. Bu notu hepiniz üzerinize alının diye düştüm.

Vesselam!