Dün köyden çocuklar geldi.

3-4 ton nohut çıktı, zirai hastalık, dolu bizi batırdı konuşmasını yaptık.

Tohum, mazot, gübre, ilaç masrafını ancak çıkarttı, işçiliğimiz, hayallerimiz suya düştü dediler.

Kaç dönüm ektiniz dedim, 53 dönüm.

Yani ortalama 15 dönüme bir ton nohut.

Hayvancılık para ediyor ama küçük çiftçinin elinde yeteri kadar hayvan yok. Pandemide yem ve ilaç fiyatlarının çok yükselmesi hayvan sayımızı çok düşürdü. Hayvanlar kesime gitti.

 Tokat Milletvekili Kadim Durmaz, "Eken çiftçiye sahip çıkmayan iktidar, ekilmeyen tarım arazilerinin derdine düştü. Siz önce ekilen alanlardaki çiftçinin ürününe sahip çıkın!" diye bir açıklama gönderdi.

Çiftçiye destek ödemeleri hangi küçük çiftçinin sorununu çözmüş ki.

Profesyonel çiftlikler her konuda devlet desteklerinden faydalanırken, küçük çiftçiler ise sadece ata toprakları boş kalmasın diye çırpınıp duruyor.

Sabah paylaşım yapmıştım, 2 yıl üst üste ekilmeyen tarım arazileri devlet tarafından kiraya verilecek diye.

Ekili alanlardan memnun kalmayan, para kazanamayan çiftçi, ekmediği zaman elinden alıp başkasına mı kiraya vereceğiz şimdi.

Tokat Milletvekili Durmaz ne dedi.

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’yı Tokat’ta daha önceden planlanmış değil rastgele ekili bir tarlada çiftçileri ziyaret etmeye, sorun ve taleplerini dinlemeye davet eden Durmaz, "Eken çiftçiye sahip çıkmayan iktidar, ekilmeyen tarım arazilerinin derdine düştü. Siz önce ekilen alanlardaki çiftçinin ürününe sahip çıkın. Girdi maliyetlerine çiftçiyi ezdirmeyin. Ürettiği ürününe sahip çıkın. Bakın ekilmeyen alan kalıyor mu? Kendi tarlasını çiftçi ekemezken, kiraya alan nasıl ekecek?" diye sordu.

Ekilmeyen alanların gün geçtikçe arttığını söyleyen Milletvekili  Durmaz, "Bir komisyon kurulacaksa, bu öncelikli olarak eken çiftçinin sorunlarını, maliyetlerini tespit eden, ürün planlaması yapan, denetleyen ve fiyat araştırma komisyonu olmalı. Tarla da çiftçinin 5 TL ye satamadığı ürünü tüketici markette 25-30 TL’ye almamalı.Sayın Bakan tarlaya gitsin, hale uğrasın, sebze meyve fiyatlarını öğrensin, markete manava gidip tüketiciye kaça satıldığına baksın. Ahıra, ağıla, çiftliğe, mezbahaneye gitsin, kesim fiyatlarını öğrensin, markete kasaba uğrasın, vatandaşlarımızın eti kaça tükettiğine baksın. Ahıra, çiftliğe gitsin, süt fiyatlarını öğrensin, markette sütün, peynir çeşitlerinin, yoğurdun, tereyağının kaça satıldığına baksın. Ülke genelinde ve ilimizde süt fiyatları düştü, ama ne hikmetse raflarda hiçbir ürünün fiyatı düşmedi. Çiftçinin hangi girdi maliyetinde düşüş oldu ki, et kesim ve çiğ süt fiyatlarında düşüş yaşandı. Mazot fiyatı mı düştü, yem fiyatı mı düştü, bağ-kur primimi düştü, çiftçinin hangi gideri düştü?"

Mısır hasadının yakında Tokat’ta da başlayacağını, geçen sene Toprak Mahsulleri Ofisi'nin 6 TL fiyat açıklamasına rağmen çiftçinin 5 TL’den mısırını sattığını söyleyen Milletvekili Durmaz, Adana ve Konya Borsası'nda mısır fiyatının şuan 7,8 ve 8 TL aralığında değiştiğini, Mısır fiyatları açıklanırken mutlaka çiftçinin girdi maliyetinin günümüz rakamlarından şeffaf olarak hesaplanarak, çiftçinin zarar eetmeyeceği i bir fiyat açıklansın…

Çiftçinin kamu ve özel bankalara ve şahıslara olan toplam borcunun 850 milyar TL’yi aştığını belirten Kadim Durmaz, 2 milyon 230.000 tapu üzerine ipotek konulduğunu, Sosyal Güvenlik Kurum verilerine göre 2012 yılında 1 milyon 56 bin olan aktif sigortalı çiftçi sayısının 460 bin 260’a gerilediğini, gayrisafi Yurt İçi Hâsılanın 2021 yılında yüzde 11 artarken tarım sektörünün yüzde 2,2, 2023 yılında yüzde 4,5 artarken tarım sektörünün yüzde 0,2 küçüldü…

Kadim Durmaz ayrıca şu konulara değindi: Süt-yem paritesi 1/1.5 olarak uygulanmalıdır. 2024 yılı Nisan ayından itibaren, süt primlerinin örgüt üzerinden yapılmasına bakılmaksızın tüm çiftçiler için çiğ süt desteği litre başına 1 liraya çıkarılmalıdır.
Ulusal Süt Konseyi Nisan ayında süt fiyatını 14.65 TL olarak açıklamıştır, ama ne yazık ki çiftçi çiğ sütü bu fiyata satamamıştır. Şuan çiftçilerden 12 TL civarında alınmaktadır. Birlikler ve kooperatifler üzerinden toplanan çiğ süt miktar sınırlaması olmadan Ulusal Süt Konseyinin açıkladığı fiyattan alınmalıdır.
Kamu sulama yatırımları ve arazi toplulaştırma hizmetleri gecikmeden bitirilmelidir. Geçen yıla göre İki üç katına çıkan tarımsal sulama bedellerine yüzde 50 devlet teşviki sağlanmalıdır’ dedi.

Şimdi ben sorayım; Tarımsal girdi maliyetleri her yıl yüz yüz artarken, çiftçinin ürettiği mahsulün zararına fiyat tespiti yapmak ekmeyin demek anlamına gelmiyor mu?

Köylerde genç nüfusu göçe zorlayan sebepleri ortadan kaldırmazsak, bu toprakları kim ekip biçecek? 10-15 yıl sonra geleneksel tarım yapan büyükler tarımı bıraktıklarında yeni nesil toprağı ekmeyecek...

Zirai hastalıklarla ve fahiş fiyatlarla mücadele edemeyen çiftçi, bu yıl ektiğini gelecek sene ekmiyor, gıda ihtiyacını Türkiye ithal mi karşılayacak?

Tarım politikasının yerli ve milli olduğuna inanmıyorum. Bürokratlar ve tarım ve hayvancılığın başında bulunan kim varsa ithalde gözü var. Nedeni aracı kurumlarla iş birliği yapıp, büyük kazançlar elde ediyorlar.

Çiftçiyi dinleyip, sorunlarını çözen yok. Ankara’da masa başında yazılan çizilenler çiftçinin yüzünü güldürmüyor.

Emekler dolu vurmuş ekinler gibi yerle bir oluyor.

Vesselam.