Arap Baharı'nın etkisiyle Suriye’nin güneyindeki Dera ilinde bir grup öğrencinin 15 Mart 2011'de okul duvarına, ‘‘Ey doktor (Beşşar Esed) şimdi sıra sana geldi’’ yazmasıyla başlayan halk ayaklanması yerini dinmeyen kan ve gözyaşına bıraktı.
Ülkedeki iç savaşı fırsat bilen uzak coğrafyalardan gelen kimliksiz on binlerce eli kanlı örgüt mensupları Suriye’yi kendilerine mesken tuttu. DEAŞ, PKK/YPG, HTŞ ve daha nice terör örgütlerinin uluslararası aktörlerden aldığı destekle bölgedeki istikrarı tehdit edecek seviyeye gelmesiyle birlikte bu kanlı savaş tam 13 yıldır devam ediyor.
Resmi olmayan kaynaklara göre 1 milyonun üzerinde kişinin hayatını kaybettiğini öne sürülüyor. Çatışmalar milyonlarca Suriyeliyi ülke içinde yerinden ederek, bir o kadar Suriyeliyi de komşu ülkelere göç etmeye zorladı. İç savaşta 15 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç duruma geldi.
Suriye Arap Cumhuriyeti güçleri (Rusya ve İran destekli) ülkenin % 60 civarındaki alanına hakimken, ABD'den maşası terör örgütü PKK/YPG, ülke topraklarının dörtte birini işgal ederken kalan kısım ise askeri muhalifler ve rejim karşıtı silahlı grupların elinde bulunuyor. Suriye’nin toprak bütünlüğü her aşamada savunan Türkiye, yıllardır 4 milyon Suriyeli kardeşlerimize ev sahipliği yapmaktadır. ( Bu ev sahipliğinden dolayı muhalefet ve belli bir kesim AK Parti Hükümeti’ni sürekli eleştirmiştir. Ayrıca her seçim döneminde bunu koz olarak kullanan muhalefet son iki seçimde bunun meyvesini sandıkta almıştır.)
Suriye’de ki çözümsüzlük en çok Türkiye’ye zarar vermiştir. Suriye krizine yönelik Astana formatındaki görüşmeler devam ederken, Türkiye ayrıca uzun bir süredir Suriye iç savaşının bitmesi ve barışın tesisi için diyalog yollarını denemektedir. Son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gazeteciler tarafından Suriye ile ilgili sorulan soruya şöyle yanıt verdi: ‘‘Suriye ile yeniden diplomatik ilişkileri kurmamak için bir sebep yok. Geçmişte nasıl yaptıksa yine yapabiliriz.
Suriye'nin iç işlerine karışmak gibi bir niyetimiz yok. Biliyorsunuz ailece görüşmeye varana kadar Sayın Esed'le geçmişte nasıl yaptıksa yeniden yapmamamız için bir sebep yok.’’ dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Temmuz 2024 günü yaptığı açıklamada da Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkilerin yeniden başlaması için adım atacağının sinyalini vermişti.
Erdoğan, ‘‘Biz davetimizi yapacağız. İnşallah bu davetle birlikte de Türkiye-Suriye ilişkilerini geçmişte olduğu gibi aynı noktaya getirelim istiyoruz. Davetimiz her an olabilir,” ifadelerini kullanmıştı. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilişkileri geliştirmeye yönelik girişimlere olumlu baktıklarını söyleyerek şu ifadeleri kullandı. “Kimse komşularıyla sorun yaratmayı düşünmez ama bu, kuralların dışına çıkmamız gerektiği anlamına gelmez” dedi.
Ayrıca Suriye Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, ilişkilerin normalleşmesinin 2011 öncesindeki durumun geri dönüşüne dayandığı vurgulandı ve “İlişkileri düzeltme iki ülkenin ve iki halkın ortak çıkarı” denildi. Rusya, Irak'la birlikte bir süredir Türkiye ve Suriye arasında ilişkilerin normalleştirilmesi için arabuluculuk girişimlerini sürdürüyor.
Dileğimiz o ki Suriye’de biran önce akan kanın durması ve dünyanın dört bir yanına göç etmiş Suriyelilerin anavatanlarına dönmesidir. Aksi durumda hareket edildiğinde ölüm ve kanın durmayacağı gibi bölünmüş bir Suriye ile karşı karşıya gelinmesi kaçınılmazdır.