Bugün camiden öğle namazına müteakip bir cenazenin , namazı kılınması için musalla taşına tabutu koyulmuş namaz sonrası cemaat bekliyordu. Bir şey dikkatimi çekti !
Daha doğrusu yaşadığımız hayatın gerçeği idi. Caminin avlusunda girişin sağında ve solunda iki tane musalla taşı mevcut bunların birine tabut koyulmuş diğerinin üzerine de cemaatten biri tarafından poşetin içinde ekmek ve gıda maddelerinin bulunduğu poşet konulmuştu. Namaz boyunca da orada öyle kaldı sanki bana muhtaçsınız cemaat dercesine.. Şöyle bir baktım bu manzaraya insanoğlu ya da canlılar için ne kadar anlam içeriyor.
Bir tarafta ölümün soğuk yüzü olan tabut ve diğer tarafta yaşamın olmazsa olmazı gıda insanoğlu bu iki gerçek arasında sıkışmış kalmış gibi bir durumdu. Şartları ne olursa olsun insanoğlunun yaşaması için beslenmesi, beslenmenin içinde gıdaya ihtiyacı vardır. Yaşam ve ölüm adeta yan yana birbirlerine sımsıkı sarılıdır.
Yani ölüm var diye yaşam duraksamaya düşmüyor. Ölümde kalanlar için yaşamayı engellemiyordu. Vefat eden için hayat son iken kalanlar için koşul ve şartlara bakılmaksızın hayat devam ediyordu. Gördüğüm manzara bundan ibaretti. Birde kılınacak cenaze namazında ki cemaatin çokluğu ve bazen de nerede ise oluşan izdiham bize rahmetlinin dünyada ki statüsü hakkında da ne yazık ki bilgi veriyor.
Baktığında az cemaat var ise akla ilk gelen sahipsiz ya da garibanın teki şeklindeyken avluya ve mekanlara sığmayan cemaate de nüfuslu zengin kariyer sahibi ya da sahipleri böyle imiş izlenimi veriyor.
Her ne olursa olsun ne kadar kişi cenaze namazını kılarsa kılsın ya da görkem ve ihtişam ile defnedilirse edilsin, o mezarında yalnız, garip ve duaya muhtaç biridir artık.
Burada bıraktıkları sadece mezarlığa kadar gelmiş sonrasına da ancak hayır ve hasenatı ile geçebilmiştir. Birde buruda bıraktıklarının içinde helalin de kazandıkları yoksa mirasçılarının yüzünü güldürürken kendisi içinde zor hesaba dönüşmüştür artık zor günler kendini beklemektedir o toprağın altında.
Bizden söylemesi...