İnsanlık hayatına bir an da giren ve hepimizin hazırlıksız yakalandığı Covid-19, evlerde zorunlu bir hayatı ortaya çıkardı. Bu süreç tüm insanlığı dijital bir bağımlılığa itti. Bireylerin rutinleri kayboldu, evde olduğu süre ister istemez arttı.
Dizi izleme, sosyal mecraları dolaşma ve internette gezinti olabildiğince artış gösterdi. İnsanlar birçok ihtiyacını internetten karşılar duruma geldi. Sokakta oynaması ya da gezmesi; şartlar gereği mümkün olmayan gençlere ve çocuklara kendi elimizle tablet ve cep telefonlarını vermek zorunda kaldık. Bu salgın ile dijital çağa adım atmış olduk. Prof. Dr. Tuncay Dilci'nin araştırmalarına baktığımızda, dijital temas noktasında %129 ve bağımlılık konusunda % 80 bir artışın olduğunu görmekteyiz.13 -35 yaş arasında %13,3 olan dijital bağımlılığın son araştırmada %24 e yükseldiği ortada.
Esasında bu dönemi hazırlıksız yaşadığımız bir dijital darbe olarak okusak yanlış olmaz. Çünkü bu süreç insanlık hayatına hızlı ve bir o kadar dayatma ile girdi.
Salgın öncesinde hiç kimse dijital nesneler ile bu kadar hasir neşir değildi. Skype, zoom ...kaç kişi bu uygulamaları biliyor ve kullanıyordu? İste tüm bunlar yeni normallerimiz oldu.
Tüm dünyada insanlık kendi sahip olduğu değeri ve kültürel kodlarını idame ettirme telaşında. Dijitalizmin olumlu ve olumsuz taraflarını iyi analiz etmek durumundayız. Eğer doğru ve sağlıklı kullanamaz isek; büyük sorunlar ortaya çıkacaktır. En çokta korkulan şey karakter aşınmasıdır. Dijitalizmin getirdiği yüzeysel ilişkiler, derinliği olmayan ve samimiyetten uzak davranışların; insanı insan yapan değerlerden iyice koparması büyük bir tehlikedir. Bu durum tüm bireyleri gelecek adına irade ve uzlaşı noktasında ciddi zorluklara sokacaktır. Aceleciliği, hoşgörüsüzlüğü ve tahammülsüzlüğü sürekli büyütecektir.