Bu gün Ankaradayım. Bir şey beklemiyorum da, hiç bir şey mi diye sorsanız, hiç derim. Ak Partide, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a sövüp sayan kişilerin keyfiyetleri daim olsun diye isteklerini izledim. Hepside kamudan maaş alıyor, iş yapıyor ama nasıl iş yapmadan maaş alırım derdindeler.

 
Çok rahatlar, profesyonel olmuşlar.
AK Parti manipüle edilmiş durumda.
İş yaptırıyorlar ama tabandakilerin değil.
AK Parti kaybetsin diye çalışanların vazgeçilmez oluşlarına şaşıyorum.
Ne kattılar size!
Vazgeçemediğiniz, sürekli arkasında durduğunuz bu çakallar sizi gerçeklerden uzaklaştırırken, Partiye de dip yaptırıyor.
Kibir kulelerinizden idare ettiğinizi düşündüğünüz teşkilatlarda kaynatılan fitne, kimseyi partiye yaklaştırmıyor.
Siyasi zemin kayması yaşayan partileri anlıyor ve hak veriyorum...
Reçeteye yazılan samimiyet ve muhabbet ilacını maalesef siyasette bulamıyoruz.
Mecburi ilişkilerle devam edilen ve susulan, kimsenin sorumluluk almadığı bir siyasi yapıda, partililerde umutsuzluk girdabına yakalanıyor.
Genel merkezde ki kaybedenlerin tuttuğu yerden kazanmak inancı çıkmıyor.
Partinin yüzsüzleri, Efkan Ala, Mehmet Özhaseki, Yusuf Ziya Yılmaz  sadece bir kaç  aklıma gelen isimler.
Eskiler derler ya ölmüşüm ağlayanım yok sözü, şu an duygularımı tam anlatıyor.
Gerçeklerin bu kadar açık seçik ortada olduğu bir süreçte, Türk siyasi hayatında ki belirsizliklerin beni yorduğunu ifade etmeliyim.
40-50 yıllık alın terinin boşa gitmesinden korkuyorum.
Milleti merkeze alan bir yapılanma ümidini taşımak istiyorum.
Ve milletle açılan aranın muhabbetle yeniden kurulması.
Lale devrinden uyanırlarsa mümkündür.
Sana ne diyen dostlarım için cevabım, dert ediyorum işte.
Ya umut tamamen biterse!
Vesselam