Ülkemizdeki birtakım tercihler; sosyolojik araştırmalar için de yeni yeni tez konuları ortaya çıkarabiliyor.
Bu konuyla ilişiklendireceğim bir 2015 seçimleri var.
Konunun aktörü bir siyasi partinin 1 Kasım seçimleri adayı…
Çalışma yaptığı bölgeyi ifade ederek, adamlar son on yılda her şeylerini kaybetmişler. Belediyelik bir bölge iken mahalle haline dönüşmüşler. Hal böyle iken seçimde kaybettirenlere %61 destek verdiler, ifadesini kullanmıştı. Gerekçesini sorduğumda ise bunun mantık çerçevesinde izahatını bulamadığını ve cevabın sosyologlar tarafından irdelenmesi gerektiğini ifade etmişti.
Şimdi benzer bir konu yarın “Hayır” cephesinden çıkabilir mi?
Çünkü daha “Evet” kendi izahatını yeterince yapmadan “Hayır” yüksek sesle ve geçmiş hataları mantık çerçevesinde referans yaparak ortaya koyuyor.
Hayırcılarda belirli somut veriler var. Ve bunları iyi kullanarak halk oylaması üzerinde etkili bir baskı oluşturabiliyorlar. Tümünü bir araya getirdiğinde siyasi seçmenin taraflısı üzerinde bile etkili olabiliyorlar.
Kısacası hayırcıların ifadeleri daha mantıklı görünüyor. Gerekçeleri daha haklı, algılarını bariz bir şekilde ifade ediliyorlar.
Peki ya sandıktan “Evet” çıktığında bu defa ne söylenecek, yani bugün göz ardı edilen ne?
Dijital Ansiklopedi Encarta'ya göre, inisiyatif kelimesinin anlamı: “Başkalarının yardımı ya da önerisi olmaksızın kendi başına davranabilme ve karar verebilme yeteneği. Belirli bir sorunla ilgilenmek için tasarlanmış plan ya da strateji.”
İnisiyatif!...
Biraz halkın arasına indiğinizde belirli kalıplaşmış cümleler ile karşılaşırız. Bu günü anlatırsak “Başkan” ifadesi toplumumuzun her kesiminin gün içerisinde sıklıkla kullandığı bir ifadedir. Yani özellikle erkek egemenliğinin olduğu her alanda ve bir stk içerisinde yönetim kurulu üyelerinin neredeyse bir tamamı rahatlıkla bu ifade de yer alır. Çünkü o stk içerisinde pek çok başlık altında illa ki bir başkanlık yeri vardır.
Durum böyle olunca “Başkanlık” kelimesi de günlük yaşamımızın içerisinde sıklıkla kullandığımız ve hiç yabancılık çekmediğimiz bir ifade…
“Selam başkan, nasılsın başkanım, başkanım yapacak işimiz var mı, adını dahi hatırlamadığınız bir tanıdığınızı “ooo başkanım hoş geldin” ifadesi ile karşıladığınızda hiç yadırganmaz. İlla ki bir yerde bu ifadeye uygun bir görev yapmıştır.
Peki bu ifade bu kadar basit mi?
Aslında değil, ayrımı da yine kendi içerisinde yapabiliyoruz…
“yok canım onun başkanlığı başkaydı”, “başkan gibi başkan dı”, “gelmiş geçmiş en iyi ve çalışkan başkan”, “onun başkanlığı gibi kimse olamaz”, “başkanların başkanı” vs. şekilleriyle çoğaltmakta bir sıkıntı yok..
İşin kısa özetine gelirsek…
Kişisel özellikleri olan insanların bulundukları makama verdikleri mana ortaya çıkıyor. Bir ifadeyle “Makama Güç Vermek” yada tam tersi “Makamdan Güç Almak”…
Toplumsal yaşantımız içerisinde kuralsız olarak yaşadığımız alanlar yok denecek kadar az. Din, Anayasa, Hukuk, Mahalle, Aile, Parti, Sendika, Dernek, Apartman, Ev hepsi bir kurallar manzumesi. Uymadığınız da bir süre sonra ister istemez dışlanırsınız.
İşte tüm bu alışılmış manzume içerisinde bir tanesi çıkar ve “bildiğiniz Cumhurbaşkanlarından olmayacağım” yada “bildiğiniz başkanlardan olmayacağım” der…
Önce inisiyatif alır, ekip kurar ve ikna eder, sonra geçmişini referans eder, hatasıyla yüzleşir ve yeni bir inovasyon hamle ile gelecek adına ümit vaad eder…
Kazanır…
Ve ifadelerimiz değişir… Ceketini gönderse bu işi başarır diye…
İşte kukla gibi sadece kurallar manzumesi içerisinde çırpınıp duran, etliye de sütlüye de karışmayım diyen, aşağı tükürsem sakal yukarı tükürsem bıyık diyen, sadece konumumu koruyayım da ötesini boşver diyen bir başkanlığı bu toplum kabul etmiyor.
O makamda olmasa da yapılacaklar zaten yapılacakken inisiyatif alamayan bir başkana bu millet kısa yoldan yol veriyor.
O başkanın farkını görmek istiyor, eğrisi veya doğrusu da önemli olmuyor…
Bu sebeple;
Evet… diyenlerin çokta bir şey izah etmelerine gerek yok… Çünkü başkanlık ifadesinin altında esas baktıkları pencere “Lider” arayışı… Yani topluma yarar sağlayan değişimi yönetmek için elindeki gücü kullanabilme sorumluluğunu alabilen, sezgi, zeka ve bilgiye dayalı karar ve uygulamaları yapabilecek, gerektiğinde de zor karar ve sonuçlara katlanabilecek görseli arıyor.
Bunu sunabildikten sonrası zaten gerisi teferruatlarda kalıyor…
O zaman bu halk oylaması da bir sosyolojik araştırma konusu olursa, bugünden bakılması gereken pencerelere bakılmadığından kaynaklanacak…