Gelişiyle, kâinatın gidişatının değişmesine, Müslümanların manevî taraflarının, ruhânî hallerinin, derûnî âlemlerinin daha bir öne çıkmasına, güneşin, ayın ve yıldızların daha bir parlak doğmalarına, Baştanbaşa, bütün bir İslam âleminin heyecanlanmasına, kul ile Hz. Allah arasında bulunan perdelerin aralanmasına, insanlar arasında sıcak alakalar, daha bir insanî hasletler yeşermesine, süflî heves ve ihtiraslara kelepçe takılmasına, insanı, Yaratanına, insanı kendisine ve insanı insana düşman etmek, yeryüzünde fitne ve fesat çıkarmak, kan dökmek, cihanı ateşe vermek için bütün birliklerini, avene ve yandaşlarını seferber eden şeytanın zincire vurulmasına, en büyük düşmanımız olan, iki kaşımızın arasına yerleştirilen nefs-i emmâre'nin istek ve arzularına, dünya ve âhıretimizi perişan etmek için kurduğu bütün tuzak ve desiselerine set çekilmesine vesile olan mübarek Ramazan ayına kavuşmuş bulunuyoruz.
Çarşamba günü akşamı, güneşin batması ve Ramazan Hilâli'nin doğması ile adım attığımız, yatsı namazından sonra kıldığımız ilk Terâvih namazı ile istikbâline kabul edildiğimizi ümit ettiğimiz Ramazân-ı Şerif'in rahmet ve mağfiretine hudut olmayan bir aylık bir tezkiye ve tasfiye atmosferinin havasını teneffüs etmeye, her ânında Hz. Allah'ın nurunun ve füyuzâtının tecelliyâtından bütün azalarımızla (Rabbimizin lütfu ve ihsanı ile) yudum yudum istifade etmek için Rabbimize ellerimizi, gönüllerimizi açıyor, iltica ediyoruz.
Hz. Abdullah b. Abbâs'dan r.a. rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te Peygamber efendimiz:
"Şüphesiz, Cennet bir sene boyunca Ramazan ayının girmesi için hazırlanır, süslenir. Ramazan ayının ilk gecesi olunca, Arş'ın altından 'Müsîre' denilen bir rüzgâr eser. Cennet ağaçlarının yaprakları ve Cennet kapılarının halkaları şiddetle sallanır. Bundan, (yaprakların ve kapı halkalarının sallanmasından) dolayı tatlı bir ses işitilir ki, bu sesi işitenler, duyanlar bundan daha güzel bir ses işitmemişler, duymamışlardır!" buyurmuş, Cennetin, Ramazan ayının gelmesini yıl boyunca beklediğini, bunun için bir önceki Ramazan ayı çıkar çıkmaz hazırlığa başladığını haber vermiştir.
Hz. Enes b. Mâlik'den r.a. rivayet edildiğine göre, Peygamber efendimiz, bir Ramazan öncesinde, Sahabe-i Kiram'a:
"Sizi ne karşılıyor, siz neyi karşılıyorsunuz, (bunu biliyor musunuz)?"diye sordu. Peygamber efendimizin etrafında toplanmış, halka olmuş Sahabe-i Kiram arasında bulunan Hz. Ömer r.a.:
"Ya Rasûlellah! İnen vahiy mi?(Şu anda sana bir vahiy iniyor da biz onu mu karşılıyoruz?)"dedi. Peygamber efendimiz:
"Hayır!" buyurdu. Hz. Ömer r.a.:
"Hazır olan, (bize saldırmak üzere hazırlanan) düşman mı?"dedi. Peygamber efendimiz:
"Hayır!" buyurdu. Hz. Ömer r.a.:
"O halde bizi karşılayacak olan nedir ya Rasûlellah!"dedi. Peygamber efendimiz:
"(Sizi karşılayacak, sizin karşılayacağınız, büyük misafiriniz Ramazan ayıdır!) Hz. Allah, Ramazan ayının ilk gecesinde eli ile işaret buyurarak- şu kıble ehlinin tamamını mağfiret eder, bağışlar!" buyurdular.
O halde, Cennet, Ramazan ayının gelmesini hasretle bekleyip, onun için hazırlanır, onun için süslenirken, Ramazan ayı, kendisine hürmet ve tazîmde kusur etmemeye çalışacak olan Ümmet-i Muhammed'i karşılamaya hazırlanırken, biz bu büyük misafiri, bütün kötülüklerin, fenalıkların bizi terk edip, yerine iyiliklerin yerleşmesine, günahlarımızın silinip sevaba tebdil edilmesine, menfi hallerimizin müsbete çevrilmesine sebep olacak Ramazan ayını ağırlamak, bir ay sonunda bizden memnun olarak ayrılmasını temin etmek için çabalamalı, gayret sarfetmeli değil miyiz?
Peki, biz, aziz misafirimizi, on bir ayın sultanını nasıl ve nelerle, hangi hediyelerle karşılamalıyız?
Aslında, bunun için külfetli bir gayrete, masraflı ve meşakkatli bir hazırlığa girişmek icap etmiyor!
Ramazan ayını, bu kıymet ve değeri ölçülmez misafiri karşılamak için yapmamız gereken tek şey; gönlümüzü, göğsümüzü, kalbimizi, ruhumuzu, bütün letâifimizi tahliye etmek, boşaltmak, gelen misafire yer açmak, içimizde bulunan her türlü kir ve pası temizlemek, mahviyet içinde olmak, "Ben!" demekten uzaklaşıp, bir şey olmadığımızın farkına varmak, ruhumuza ağırlık veren, sinemizde yük olan bütün ağırlıkları bırakmak, terk etmek! Kısaca, Ramazan ayını bomboş karşılamak! Güneşin batmasıyla birlikte doğacak hilâlin tazeliği ve yeniliği gibi, kıldığımız ilk Terâvih namazı ile Ramazân-ı Şerif'in kapısından içeri girerken, fıtratımıza uygun yeni bir başlangıç yapmak olmalıdır!..
Bu duygu ve düşüncelerle, okuyucularımın ve bütün Müslümanların Ramazan ayını tebrik ediyor, Bu mübarek ayın, dünyanın sulh-u salâhına, tüm mağdûr ve mazlûm milletlerin halâsına, milletimizin, memleketimizin birlik ve beraberliğine, bu aziz topraklarda gözü olanların heves ve ihtiraslarının en kısa zamanda hezimetle neticelenmesine vesîle olmasını yüce Rabbimden niyaz ediyorum...