Yarışa Katılan Herkesin Kazanacağı Bir Maraton: Üç Aylar ve Receb Ayı!

Mübarek üç aylara, bunların birincisi olan Receb ayına girmek üzereyiz.

Receb ayının birinden itibaren, karşılığı ebedî huzur ve kurtuluş, Hz. Allah katında yüce mertebe ve dereceler olan büyük bir müsabaka, muazzam bir yarış başlamaktadır.

Müslüman, bu yarışı en kârlı bir şekilde bitirmek, hızını artırıp, finişe önlerde ulaşmak için üzerinde bulunan günah ve hata yüklerini, gece gündüz demeden tevbe ve istiğfarlarla hafifletmeye, üzerinden atmaya, altında ezildiği ağırlıklardan kurtulmaya çalışmalıdır.

Mübarek Receb ayının girmesiyle, hiçbir şey olmamış gibi davranmamalı, kendimize çekidüzen vermeli, mübarek gün ve geceleri sıradan gün ve geceler gibi görmemeli, bu günlerde Yüce Rabbimiz tarafından üzerimize aktarılan Nûr-i İlâhî’den, Füyûzât-ı Muhammediye’den ve Berekât-i Sübhâniye’den istifade edebilmek için gayret göstermeli, dışımızı içimizi, suretimizi sîretimizi temizlemeli, kabımızın, testimizin ağzını açık tutmalı ve Rabbimizden gelecek manevî haz ve hisseleri, atiyyeleri kabul edecek güç ve takatte olmaya çaba sarfetmeliyiz.

Peygamber efendimiz; “Receb, Allah’ın ayı, Şa’bân benim ayım, Ramazan ümmetimin ayıdır.” Buyurmakla Receb ayının en büyük değerini nereden aldığını ifade buyurmuştur. Receb ayına Hz. Allah’ın ayı olmak gibi bir şeref ve değer bahşedilmiştir.

O halde, bu aya hususî bir alâka göstermeli, günlük ibadetlerimizi daha bir huzû’ ve huşû’ ile eda etmeye çalışmalı, Farz olan ibadetlerimizi yerine getirmekte daha bir titiz davranmalı, nafile namaz ve oruçla, tehlil ve tesbihle Rabbimize vuslat kapısının eşiğini aşındırmalı, O’nun yakınlığını kazanabilmek için, yapabileceklerimizin azamisini yapmaya çabalamalıyız.

Muhtaç durumda olanlara yardım edilmeli, öksüz ve yetimlerin gönlü alınmalı, Büyüklerimize hürmet ve saygı, küçüklerimize şefkat ve sevgi göstermeli, yaşlıların hayır duası alınmalı, yakın ve uzak akrabalarla, arkadaşlarımız ve gönül dostlarımızla irtibat kurup hal ve hatırları sorulmalı, dertleriyle hemhal olunmalı.

Kısaca bu aydan kazançlı çıkmak için uyanık olmalı, gaflet göstermemeli, lâkayd davranmamalı, kabımızı açıp, meccanen dağıtılan Afv-ı İlâhî, Rahmet-i İlâhî, Füyuzât-ı İlâhî’den istifade etmeye bakmalıyız.

Receb ayı, aynı zamanda ayların sultanı olan Ramazan ayında tecelli edecek, hududu olmayan İlâhî rahmet ve mağfiretten, İlâhî mevhibelerden istifade etmek için hazırlanma, kendimizi Ramazan atmosferine hazırlama ayıdır.

Peygamber efendimizin ifadesiyle, “Receb ekin ekme, Şa’bân tarlayı sulama, Ramazan ise hasat ayıdır!”

Bu ayda, gücü yerinde olanların, takati yetenlerin, sağlığı elverenlerin tutacakları orucun, kılacakları namazın büyük mükâfatı vardır:

Hz. Enes r.a. Anlatıyor:

“Ben bir gün Hz. Muâz’a rastladım. Ona, nereden geldiğini sordum. Hz. Muâz, Peygamber efendimizin yanından geldiğini söyledi. Peygamber efendimizden ne işittiğini, Onun yanında bulunduğu süre içinde efendimizin neler buyurduğunu sordum. Hz. Muâz, Peygamber efendimizin; “Kim ki, sırf Hz. Allah’ın rızasını kazanmak için Receb ayında bir gün oruç tutarsa, O kimse Cennete girer!” buyurduğunu söyledi. Onun üzerine ben, Peygamber efendimizin huzuruna girerek; “Ya Rasûlellah! Muâz, sizin, böyle böyle buyurduğunuzu söyledi!” dedim. Peygamber efendimiz; “Muâz doğru söylemiş! Evet ben öyle söyledim!” buyurdu. Bu sözü üç kere tekrar etti.

Peygamber efendimizin âzadlı kölesi Hz.Sevbân’dan r.a. rivayet ediliyor:

Peygamber efendimiz, bir kabristan’a uğradı. Orada (kabirlerin başında durdu ve) ağladı. Hz. Sevbân’a:

“Ya Sevbân! şu kabirlerde yatanlar azap olunuyorlar! Hz. Allah’a bunların azaplarını hafifletmesi için dua ettim!”

“Ya Sevbân! Burada azap görenler, Receb ayında bir gün oruç tutsalar, bir geceyi ihya edip ibadetle meşgul olsalardı, bu azabı görmeyeceklerdi!” buyurdu. O zaman Hz. Sevban r.a. Peygamber efendimize;

“Ya Rasûlellah! Receb ayında tutulacak yalnız bir gün oruç ve bir gece ibadet kabir azabına mani olur, öyle mi?” diye sordu. Peygamber efendimiz:

“Evet! Nefsim, Kudret elinde olan Hz. Allah’a yemin ederim ki, Bir Müslüman erkek ve Müslüman kadın, Receb ayında bir gün oruç tutar, bir gece ibadetle meşgul olursa, Hz. Allah, ona gündüzlerini oruç tutmuş, gecelerini ibadetle geçirmiş gibi bir sene ibadet etmiş sevabı yazar!” buyurdu.

Korkmak,saygı duymak,tazim göstermek manalarına gelen 'Recb' kökünden gelen Receb, hürmet edilen, hürmet edilmeye lâyık olan ve savaşmanın haram kabul edildiği “Eşhur-i Hurum”dan (Dört Haram Aydan) birisinin ismidir.

Receb kelimesinde bulunan ‘Ra’ harfi, Rahmet-i İlâhiyeye, ‘Cim’ harfi Cemâl-i İlâhiyeye, ‘Bâ' harfi de Birr-u İhsan’a delalet etmektedir. Buna göre, bu aya hürmet ederek, gündüzlerini oruçla, gecelerini Hz. Allah’a ibadet ve taatle, evrâd-ü ezkârla geçiren, insan ve Müslüman olmanın vecîbe ve vazifelerini daha bir dikkat ve şuurla yerine getiren kimse, Hz. Allah’ın rahmetine, atâ ve ihsanına nail olup yarın, Cennette Rabbimizin Cemaliyle müşerref olma bahtiyarlığına ulaşır.

Ayrıca, Receb kelimesinde bulunan ‘Cim’ harfinin Cürm’e (günaha) delalet ettiği de söylenmiştir. Öyle olunca da mana; Receb ayında Müslüman’ın cürmünün, günahının, yapacağı tevbe ve istiğfarlarla, ifa edeceği ibadetlerle, Hz. Allah’ın Rahmeti ile Birr (iyilik, inayet, atiyye) ve ihsanı arasında af ve mağfiret edileceğine işaret demek olur.

Bu ayda iki kandil gecesi bulunmaktadır; Regâib ve Mirâc geceleri. Bu ayın en büyük hususiyeti ve diğer aylara üstünlüklerinden ikisi, bu mübarek iki gecedir. Peygamber efendimiz, bu ayın ilk Cuma gecesinde anne rahmine düşmüş, bu ayın yirmi yedinci gecesinde Mirâc’a çıkmış, Yüce Rabbimizle buluşmuş, vuslatların en büyüğü ve en yücesi bu ayda gerçekleşmiştir. Müslümanların Mirâc’ı olan namaz da Receb ayında farz kılınmıştır.

Receb ayının bir ismi de “Şehr’ül-Esamm” dır. Esamm, sağır, işitmeyen demektir. Şehr’ül-Esamm da sağır ay demektir. Receb ayına bu ismi, Peygamber efendimiz vermiştir. Receb ayı, kendisine hürmet edenin bir takım hata ve noksanlarını görmez. Hz. Allah, insanın sağ ve sol omuzlarında bulunup sevap ve günahları yazan Kirâmen Kâtibîn meleklerine:

“Ey Meleklerim! Bana mahsus olan Receb ayında, bana karşı taat ve ibadetlerini artıran, benim ayıma hürmet eden, oruç tutan kullarımın, hata ve noksanlarını görmeyin, işitmeyin, onları yazmayın!” buyurur.

Receb ayı bitip Şa’bân ayı başlarken Hz. Allah c.c. Receb ayına:

“Ey Benim ayım! Kullarım sana karşı nasıl davrandılar, neler yaptılar? Sana itibar ettiler mi, saygı gösterdiler mi? Misafir olarak sana izzet ve ikram da bulundular mı, yoksa kusur mu ettiler, kabahat mi işlediler?” diye sorunca, Receb ayı:

“Allah’ım! Kulların, beni çok güzel karşıladılar, iyi ağırladılar, ikramda kusur etmediler! Noksan ve hatalarına gelince, ben, onların kusur ve kabahatlerini görmedim, işitmedim!”

“Allah’ım Sen, Settâr’ul-uyûb’sun (Ayıp ve hataları örtersin!) Sen kullarını bağışla, günah ve hatalarını affet, onlara rahmet et! Beni de kıyamet gününde o kullarına şefaatçi kıl!” der ve dua eder.

Yazımı, Peygamber efendimizden rivayet olunan ve bu günlerde dilimizden düşürmememiz gereken bir dua ile bitirmek istiyorum:

“Allâhümme bârik lenâ fî Racebe ve Şa’bâne ve belliğnâ Ramazâne!”

Yani; “Allah’ım! Receb ve Şa’bân ayını bize mübârek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır!” Âmîn!..