Son zamanlarda İlim adamlarının araştırmalarına göre, 'Eyyâm-ı Biyz'da dev gibi okyanuslarda med-cezir (gel-git) olaylarına yol açan dolunay, vücudunun büyük kısmı su olan insanoğluna da tesir ediyor. Bu günlerde vücuttaki sıvı dengesi bozuluyor, beynin işleyişi aksıyor ve kalp atışı hızlanıyor. Özellikle kalp ve şeker hastalarında tehlikeli durumlar ortaya çıkıyor, sinir sistemindeki hücrelerin işleyiş düzeni bozulduğu için dengesizlikler meydana geliyor.
İlim adamları, Dolunayın kadınlara daha fazla tesir ettiğini, 'Eyyâm-ı Biyz'da kadınların daha çok hassaslaştığını, âdet görme düzeninin bozulduğunu, kanamaların, kadınlık hormonunun arttığını, doğumların yüzde yirmi oranında fazlalaştığını ve migren ağrılarında artış meydana geldiğini tesbit etmişlerdir.
Yine yapılan araştırmalara göre, dolunay günlerinde, (Eyyâm-ı Biyz'da) cinayet işleme, cinnet geçirme, intihar etme, zehirleme ve zehirlenme hadiselerinde önemli miktarda artışlar meydana geldiği tesbit edilmiştir.
Şimdi, bütün bu tesbitleri bir tarafa koyup bundan bin dört yüz sene önce, Peygamber efendimizin bu günlerde oruç tutmayı tavsiye eden mübarek sözlerini karşımıza alalım ve Rasûlüllah'ın sünnetini yaşamanın yalnız manevî kazanç, sevap ve mükâfat elde etmekten ibaret olmadığı, birçok sünnetin ecir ve sevap dışında bir takım sebep ve hikmetlerinin de bulunduğu hususunda bir müddet tefekkür edip kafa yormaya çalışalım.
İsterseniz önceki yazımızda yer verdiğimiz hadîs-i şerifi bir daha hatırlayalım: Hz. İbn-i Abbâs'ın r.a. rivayet ettiği bu hadis-i şerifte de peygamber efendimiz:
"Sabır ayı (Ramazan) orucu ve her aydan üç gün oruç tutmak, göğsün vahar'ını (kin, gayz, öfke, düşmanlık, vesvese, hile, sinirlenme) giderir." Buyurmuştur.
Ramazan ayından sonra gelen Şevval ayında tutulacak orucun yukarıda bahsettiğimiz ecir ve sevabının dışında şöyle hikmetleri de vardır:
1. Bir ibadetin, bir amelin kabul edilip edilmediğinin alâmeti, o ibâdetten sonra yapılacak amel ve işle belli olur. Eğer, bir kimse, Hz. Allah'ın emri olan bir sâlih ameli yerine getirdikten sonra, bir başka sâlih amel işlemeye muvaffak kılınmışsa, o kimsenin işlediği sâlih amelin makbul olduğunu gösterir. Yapılan bir ibadetin hemen arkasından bir günah, bir ma'siyet işlenmesi ise o amelin makbul olmadığına bir işaret olur. O halde, Şevval ayında tutulacak altı gün oruç İnşâallah Ramazan orucunun Rabbimiz katında makbul olduğuna işâret ve alâmet olur.
Bu arada, Şevval ayında oruç tutmayanların orucu makbul değildir gibi bir söz ve îmâmız yoktur. İnşâallah Hz. Allah oruç tutan bütün Müslümanların oruçlarını kabul etmiştir. Sebepli veya sebepsiz yere oruç tutmayanlara da Rabbim oruç tutmak imkân ve şuuru bahşeder.
2. Hz. Allah tarafından ibadet etmeye, salih amel işlemeye muvaffak kılınan kimse, Hz. Allah'ın kendisine oruç tutabilecek güç ve kuvveti bahşettiği, oruç tutmakta muvaffak kıldığı için şükretmelidir. O'nun lütfu, ihsanı olmasaydı, hangimiz oruç tutabilirdik? Şevval ayında tutulacak altı gün oruç bu şükrün bir ifadesi ve Hz. Allaha arzı olacaktır.
3. Kılınan farz namazların önünde ve arkasında, farz namazda meydana gelecek kusur ve noksanları giderecek sünnet namazlar olduğu gibi, Ramazan ayında tutulan farz olan oruç için, Şaban ve Şevval aylarında tutulacak oruçlar da namazın 'Revâtib Sünnetleri' gibidir. Ramazan orucu tutulurken meydana gelmesi muhtemel olan kusur ve noksanlar Şevval orucu vesilesiyle telâfi edilir, böylece Ramazan orucu noksansız ve kusursuz olarak Hz. Allah'ın katına çıkar.
Şevvâl ayında kılınacak namaza gelince, Abdulkadir Geylânî Hz.lerinin Gunye kitabında naklettiği ve Hz. Enes'den r.a. rivayet edildiğini söylediği bir Hadis-i Şerif'te Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Bir kimse, Şevvâl ayında, gece veya gündüz, her rek'atinde bir Fâtiha, 15 İhlâs suresi okumak suretiyle sekiz rek'at namaz kılar, namazını bitirdikten sonra 70 kere tesbih eder, Sübhânellâhi velhamdülillâhi velâilâhe illâllâhü vellâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhilaliyyilazîm, der, 70 kere de benim üzerime salâvât getirirse, beni hak peygamber olarak gönderen Hz. Allah'a yemin ederim ki, Hz. Allah bu namazı kılan kimsenin kalbinde hikmet kaynaklarını kaynatıp dili ile hikmeti konuşturur. O kimseye dünyanın derdini de devasını da gösterir."
"Beni Hak peygamber olarak gönderen Hz. Allah'a yemin ederim ki, bu namazı anlattığım şekliyle kılan kimse başını son secdeden kaldırmadan Hz. Allah o kimseyi bağışlar. (Bu arada) ölürse, şehid ve bağışlanmış olarak ölür. Bir kul, bu namazı, sefer (yolculuk) halinde kılarsa, Hz. Allah o kimsenin yolculuğunu ve murat ettiği yere gidişini kolaylaştırır. Borçlu ise, Hz. Allah, o kimsenin borcunu öde(mekte kolaylıklar ihsan ede)r. Eğer bir ihtiyacı varsa, ihtiyacını giderir."
"Beni Hak olarak gönderen Hz. Allah'a yemin ederim ki, bu namazı kılan herkese Hz. Allah namazda okuduğu her harf ve her âyete karşılık cennette bir bahçe ihsan eder."