Türkiye’de Ağustos ayında yağışların geçen yıla göre %60 azaldığı ve son 33 yılın en kurak ağustos ayının yaşandığına dair geçen haberler can sıkıcı.

Türkiye’de Ağustos ayında yağışların geçen yıla göre %60 azaldığı ve son 33 yılın en kurak ağustos ayının yaşandığına dair geçen haberler can sıkıcı.

Afetlerin en büyüğü olan kuraklık ve kuraklığa bağlı kıtlık yolda olabilir mi diye endişelenmiyor değilim.

Bu kuraklık, ülkenin birçok bölgesinde “şiddetli kuraklık” olarak konuşulmaya başlandı bile.

Kuraklığın etkileri, tarım sektörü başta olmak üzere birçok alanda hissediliyor.

Tokat'ın da bir tarım kenti olduğu göze alınırsa, önümüzdeki sezon işler hem üreten çiftçi, hem de tüketen bizler için istenmeyen sonuçlar doğurabilir...

Kuraklık, tarım ürünlerinin verimliliğini azaltarak fiyatları artırabilir.

Bunun örneklerini, ülkemizde başbelası bir hal alan fırsatçılığın da etkisiyle daha önce soğan patates krizleri ile yaşadık.

Ayrıca, su kaynaklarının azalması, orman yangınları ve toprak erozyonu gibi doğal afetlerin riskini de arttırıyor ki, bunu da ülke olarak ne yazık ki tecrübe ediyoruz.

Kuraklığın nedenleri arasında iklim değişikliği, küresel ısınma ve insan faaliyetleri yer alıyor.

İklim değişikliği, dünya genelinde sıcaklıkların artmasına ve yağışların azalmasına neden oluyor.

İnsan faaliyetleri ise doğal kaynakların tükenmesine ve çevre kirliliğine yol açarak kuraklığı daha da tetikleyebilir.

Yani suda tasarruf çok önemli.

Kuraklıkla mücadele etmek için, tasarruf da tek başına yeterli değil aslında.

Su kaynaklarının korunması, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılması da son derece önemli.

Ayrıca, tarım sektöründe verimliliği artırmak için modern teknolojilerin kullanımı teşvik edilmeli.

Vahşi sulamaya devam edilmesi bizim için harakiriden farksız.