1924 yılında Süleyman Nazif tarafından kaleme alınan Hz İsa’ya açık mektup yayınlanmıştır. Bu mektubun içeriğinde Hristiyanların yeryüzünün muhtelif yerlerinde yaptıkları zulüm ve katliamlar anlatılarak Hz İsa'nın bizzat kendisine yapılan haksızlıklara bahsedildikten sonra son bölümünde Hz İsa’ya şöyle seslenmiştir Süleyman Nazif

“….

Ey Meryem’in oğlu Ademoğullarını ve bil hassa seninkilerinin şer ve zulmünde kurtarmak için ümmetinin mezbahaneye çevirdiği bu dünyaya ya hemen gel veya iki elini ar ve hicap ile iki yüzüne tutarak hangi katında bulunduğunu bilmediğim göklerde kendini esfeli safiline at”

Şimdi bu mektuptan yola çıkarak Hz Musa’ya da açık mektup yazdıracak hakikatı sebepler bugünde ne yazık ki fazlası ile mevcut. Bu nedenle açık mektubu yazarak acele posta ile gönderme zamanı gelmedi mi acaba diye kendime sormadan da duramıyorum. Ancak yazmadan öncede şu hakikatlarıda göz ardı etmememiz gerekmektedir.

Her ne kadar 1924 yılında yayımlanan mektup birinci dünya savaşı açıları için yazılmışsa da, daha sonra ikinci dünya savaşı ile aynı düşünce sahipleri dünyayı ateş topuna çevirmedi mi? Çevirdiler hemde bir öncesinden kat kat daha fazla. Hala daha beterini yaparız diye de bir birlerini tehdit ediyorlar. Onları dünya alem biliyor tek amaç ve gayeleri var sömürmek. Zenginlikleri ve yaşam kalitelerinin altında masumların kanları var.Bu kanlar ızdıraplar onların yüzüne gözüne bulaşmış silselerde çıkaramazlar. İnşallah birgün yaktıkları ateş kendilerinde yakar da insanlık bu insanlık ta nasibini almamış emperyalist devletlerden kurtulur.

Bu defa da Musevilerin yaptıkları zulüm ortada Gazze’yi yok ederken binlerce insanı katlettiler. Ne Ramazan, ne bayram, ne çocuk, ne yaşlı, ne kadın, ne hasta, ne okul , ne hastane dediler. Savunmasız silahsız güçsüz insanları ölçtüler biçtiler yıktılar yaktılar. Hiç vicdanları sızlamadı. Çok değil 50, 60 yıl önce uğradıkları soykırımı unuttular adeta, yanlış adreste intikam alıyorlar.

Gelde yazma Hz. Musa’ya Hz. Davut’a açık mektup. Yazalım yazmasına da ya mektup tokat gibi geri gelir de yüzümüze çarparsa ne yapacağız o zaman.

Zira, Dünya üzerinde bugün, 30 milyon KM2'yi bulan bir yüzölçümü üzerinde 2 milyarı geçen Müslüman nüfus yaşamakta, 60'a yakın devlet ve 80 dolayında Müslüman topluluğu bulunmaktadır. Dolayısıyla varsa bir aciziyet bu şahsiyettedir. Bunca nüfusa ve güce sahip bir topluluk nüfusu 10 milyonu bulmayan sözde devletin elinde oyuncak olmuş ise aciziyet kendisinden aranmalıdır.

Durum bundan ibarettir, bence önce bende dahil olmak üzere bu iki milyar Müslümana birer açık mektup yazarak yollamak lazım. Mektupta kısa ve öz olmalı öyle üstadın yazdığı gibi uzun uzadıya değil. Sadece denmeli “Sen kimsin bu soruyu yüreğin yetiyorsa yüreğinin derinliğinde cevapla” Daha sonra Hz Musa ve Hz Davut’a mektup gönderilmeli.Ne dersiniz ?...