Tokat'ın Reşadiye ilçesinde bir doğa harikası olan Zinav Gölü bölgede eşsiz bir doğal güzelliğe sahip.
Suları tatlı olan dere ve küçük sularla beslenen 1 buçuk kilometre alanda yaklaşık 15 metre derinliğindeki Zinav Gölü de etrafında korunmaya alınmış orman alanı ile eşsiz bir manzara oluşturuyor.
Balıkçılık yapmaya müsait olan gölde sazan, yayın balığı, Japon sazanı - kırmızı renkli kızılkanat denilen çok lezzetli tatlı su balık türleri barınıyor.
BÖLGENİN DOĞA HARİKASI TABİAT PARKI
Zinav Gölü ve Kanyonu, İnkaya Mağarası, birçok hastalığa iyi geldiği söylenen Sülüklü Göl, Zinav Yaylası ve organik tarım yapılan Zinav Vadisi ile bölge tam bir doğa harikası olarak ilgi görüyor. Bu alanlar özellikle yaz aylarında yerli ve yabancı turist yoğunluğu eksik olmuyor. Kanyon doğa fotoğrafçılarının da vazgeçilmezlerinden.
İŞTE ZİNAV (SİNAN) GÖLÜ EFSANESİ
Bu gölün bulunduğu yerde ailesiyle birlikte yaşayan oldukça cömert ve yürekli Sinan adında bir insan varmış. Sinan'ın güzel bir üzüm bağı varmış ve bu bağ sayesinde de oldukça zengin olmuş. Gittikçe zengin olmasına rağmen zenginlik onu değitirmemiş, elinden geldiğince yoksulları doyurmaya ve muhtaçlara yardım etmeye devam etmiş.
Yıllar geçmiş, Sinan ihtiyarlamış. Artık yerini yetişkin olan tek oğluna bırakma zamanının geldiğini düşünmüş. Oğlunu yanına çağırmış. Şöyle demiş: "Bak oğul, bunca sene çalıştım, eskiden çalılık olan bu alanı çevrenin en güzel, en verimli bağı yaptım. Şimdiye kadar kotu dedirtmedım kendime. Gelenlere Tanrı misafiridir, dedim. Su, aş verdim; ekmek, üzüm verdim. Sen de böyle olmalısın. Para hırsı gözünü bürümesin, seni kibirlendirmesin. Bu bağı sana veriyorum, bundan sonra bu bağda sen çalışacaksın, ben de İskefsir Kalesi yakınına bir yerleşeceğim." "Olur baba" demiş oğul.
Demiş ama gelin görün ki; oğul babası kadar eli açık, yardımsever değilmiş. Aksine ihtiraslı ve iyilik nedir bilmeyen biriymiş. Aradan biraz zaman geçmiş. Bağda dallar üzümleri tartamaz hale gelmiş ve mahsul oldukça bolmuş. Baba da iskefsir Kalesi'nden bağın bulunduğu yere oğlunun yanına ziyarete gelmiş.
Bağın bereketinden oldukça memnun olan baba bir salkım üzüm almış ve yemeye başlamış. Tam bu sırada oğul gelmiş ve babasına bağırarak: "Neden yiyorsun onu, kimden izin aldın, bu bağ benim anlıyor musun? Benden izin almadan kimse bu bağdan asla bir dal bile koparamaz. Sen kim oluyorsun da bağımdan üzüm alıp yiyorsun?" demiş. ihtiyar bu durumun bir şaka olduğunu düşünüp aldırmamış. Ancak bakmış ki oğlunun tavrı gerçek. Kahrederek elindeki salkımı yere atmış ve "Bu bağ da sen de sele gidesiniz oğul." demiş.
Birkaç gün sonra yağmur yağmaya başlamış. Günlerce hiç durmadan yağmış. Yağmur sularının önü tıkanmış. Oğul da yağmur sonrası bağın durumuna bakmaya gelmiş. Suyun önünü tıkayan odun ve çatılar dağılıp açılınca sular sel olup gelmeye başlamış. Uzaktan kocasını izleyen kadın: "Sel geliyor, sel geliyor!" diye bağırmış.
Adam hiçbir şey anlayamamış. Sel hem etrafına şaşkın şaşkın bakan oğulu, hem de üzüm bağını yerle bir edip, alıp götürmüş. Daha önceden zelzele sonucu oluşan çöküntü yere doluşan sular, orayı kocaman bir göl haline getirmiş 0 göle de o günlerde "SINAN" şimdilerde ise "ZINAV GÖLÜ" derler.
Eskilerde bağcılıkta ileri bir seviyede olan bu yerde, yaşanan bu olayın tesiriyle artık bağcılık yapılamaz olmuş. Bu efsaneden sonra bu bölgede baba oğluna, oğlu da babaya beddua etmez derler. Söylentiye göre de "Baba Oğluna Bir Bağ Bağışlamış da Oğul Babaya Bir Salkım Üzüm Vermemiş" sözü buradan gelmektedir.