İşlediği suçların cezasını çektiği hapishanede ölseydi, kendisini adeta yarı tanrı gibi gören yoldaşları tarafından kahraman ilan edilecekti. ABD'nin kapı kulu olan örgütü için ölümsüzleşecek, bir mite dönüştürülecekti. 40 yıl boyunca onun emriyle işledikleri cürümlerini, bundan sonra çürüyen bedeni üzerine inşa edecekleri ismini kullanarak sürdürecek, necis bir çukurdan efsane üreteceklerdi.
Devlet Bahçeli tarihi bir hamleyle ellerinden bu imkânı söküp aldı. Teröristbaşının 25 yıldır kaldığı hücre kendi yoldaşları tarafından mezara dönüştürüldü. 'İrademiz' dedikleri liderlerini elleriyle toprağa verip, İmralı'ya gömdüler.
DEM Parti, Bahçeli'nin restiyle yaşadığı şoku atlatır atlatmaz yayınladığı bildiriyle Kandil'deki terör baronlarının emirlerini duyurmakla kalmadı, Öcalan'ın etkisiz bir eleman, 'yaşayan bir ölü' olduğunu da ilan etti.
Teröristbaşı'nın 'silahları bırakın' çağrısı yapma ihtimali dahi Kandil'in sözcüsü partiyi korkutmaya yetti. Bu yüzden büyük bir telaş içinde hazırladıkları bildiri baştan aşağı ikiyüzlülük ve saldırganlıkla dolu. ABD'nin verdiği askeri ve siyasi destekle şımaran teröristler silah bıraktıkları gün, efendileri tarafından bir çöp gibi kenara atılacaklarını çok iyi biliyorlar. Onları ABD tarafından değerli kılan şey, Türkiye'ye olan sınırsız düşmanlıkları. Silahların sustuğu bir coğrafyada değersiz varlıkları boşa çıkacak.
Kurulduğu günden bu yana emperyalizmin Irak, Suriye ve Türkiye'ye yönelik saldırılarının taşeronluğunu üstlenen bir yapı olarak, bildirilerine 'emperyalist savaş' ifadesiyle başlamaları nasıl bir 'utanmazlık içinde' olduklarını göstermeye yetiyor aslında.
Hükümetin Kürtlere yönelik tüm ayrımcı uygulamaları kökünden söküp atan 22 yıllık çabalarını 'siyasi iklimin taktik bir şekilde yumuşatılması' ve 'barışı araçsallaştırmak' olarak tanımlayan bir partinin istediği tek şeyin 'kan dökmek' olduğu daha açık nasıl anlatılabilirdi?
PKK 40 yıldır Türkiye'ye zarar vermedi sadece. En iyi bildiği şey Kürt Halkı'nı ezmek, baskı altına almak, zorla itaat ettirmek ve katletmekti. 1994'te İran, ABD ve Iraklı Şii Örgütlerden aldığı destekle Talabani peşmergeleriyle birlikte giriştikleri katliamda binlerce Kürt'ü öldürdüler. Üç yıl süren savaşta Türkiye Barzani'ye bağlı Kürtlere sahip çıkmasaydı, PKK ve Talabani, Kürtlerin kanı üzerinde Irak'ta hakimiyet kuracaklardı.
PYD'nin bugün Suriye'de yapmaya çalıştığı 'teröristan projesini' 30 yıl önce örgütün Irak'ta denediği ve başarısız olduğu açıktır. O gün de aktörler aynıydı, bugün de. O gün de ABD ve İran PKK'nın yanındaydı, bugün de. Değişen tek şey, o gün Iraklı Şii Örgüt olarak KYB-PKK ittifakına destek verenler, bugün Haşdi Şabi ismiyle Bağdat yönetimine hâkim durumdalar.
İşte tam da bu yüzden PKK'nın İsrail adına İran'a saldıracağı iddiası büyük bir palavradır. İsrail'in, PKK'nın ve tüm uzantılarıyla İran'ın hedefinde sadece Türkiye vardır. Bu gerçeği görmemek için ya kör olmak gerek ya da dünyadan bihaber.
Baştan aşağı kan ve yalan kokan DEM bildirisinde tek bir gerçek var: CHP'ye yerel seçimlerde verdikleri desteğin iktidarın gücünü sarsması. Kandil, Sincar ve Afrin'de Mehmetçik karşısında uğradıkları bozgunun intikamını yerel seçimlerde yaptığı hamleyle aldığını söylemek parayı çok verenin satın alabildiği bir terör örgütüne yakışabilir. Gerisini Cumhuriyetle yaşıt olduğunu söyleyen parti düşünsün.
Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun.