12 Eylül 1980 Darbesi’nde “MHP ve ülkücü kuruluşlar davası” sanığı olarak idam talebiyle yargılanan Hakverdi Satılmış, “İstiklal Marşı okumaktan hücreler atıldık. İşkence gördük, savunmamız alındı. Bu ülkede İstiklal Marşı okumaktan yargılananlardan bir tanesiyim ve şeref duyuyorum” dedi.

Hakverdi Satılmış, 16 Nisan 1978 tarihinde dönemin sağ ve sol çatışmalarında henüz 15 yaşındayken cinayet iftirasına uğrayarak cezaevine girdi. Göz altında 15 gün boyunca işkenceye maruz kalan Satılmış, bir süre Ulucanlar Cezaevi’nde kaldı. 12 Eylül 1980 Darbesi sonrası ise “MHP ve ülkücü kuruluşlar davası” olarak 220 kişiyle beraber idam talebiyle yargılandı.

Ünlüler zorda: Mehmet Ali Erbil ve Serdar Ortaç için şok talep! Ünlüler zorda: Mehmet Ali Erbil ve Serdar Ortaç için şok talep!

Dönemin Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal tarafından 1991’de çıkarılan af sayesinde beraat etti. Satılmış, beraatının ardından uğradığı iftira nedeniyle devlete dava açtı ve kazandı. Yıllarını bir iftira ve darbe nedeniyle cezaevinde harcayan Satılmış, İHA muhabirine gördüğü ve yaşadığı işkenceleri anlattı.

"İstiklal Marşı okumaktan hücreler atıldık"

Satılmış, şunları kaydetti:

“‘MHP ve ülkücü kuruluşlar davası’ sanığı olarak 220 idam içerisinde idam talebiyle yargılandım. ‘C 5’ denen özel işkence hane vardı. Bizi orada sorguladılar, işkence yaptılar. Neticede annemi getirdiler. 80 yaşındaki yaşlı kadına işkence yaptılar. Nurettin Soyer ve 12 Eylül çetesi, işkenceci polisler, Dürüst Oktay, Zeki Kaman, Alper Yaz, Süleyman Ulus, Naim Tatar isimlerini unutmadık bunların. Unutmamız da mümkün değil. 220 idam talebiyle yargılandığımız ‘MHP ve ülkücü kuruluşlar’ davasında Başbuğ Alparslan Türkeş, Muhsin Başkan, hep beraber yargılandık. 19 Ağustos 1981 günü mahkememiz başladı. Başbuğ Türkeş’i İstiklal Marşı okuyarak karşıladık. İstiklal Marşı okumaktan hücreler atıldık. İşkence gördük savunmamız alındı. Yani bu ülkede İstiklal Marşı okumaktan yargılananlardan bir tanesiyim ve şeref duyuyorum.”

"Koğuşlarda insan hakları yok"

Satılmış, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Mamak Cezaevi’nde işkenceye, zulme dayanacak bir halimiz kalmamıştı. Ölüm oruçlarına başladık. İsyanlara başladık ve Mamak Cezaevi 1987 yılında dağıldı. Türkiye’nin değişik cezaevlerine gönderildik. Bir kısmımız Ulucanlara tekrar geldik. Buradan Eskişehir, Bursa, Nazilli, Gaziantep, Malatya, değişik özel tip cezaevlerinde. O dönem 1987 ila 1990’lı yıllarda cezaevlerinde işkence vardı. Gardiyanlar, gelen insanları kapı altında karşılıyor ve işkence yapıyorlardı. Koğuşlara öyle gönderiyorlardı. 5 ila 10 gün hücrelerde tutuyorlar. Zaten bitkin bir halde koğuşlara geliyorsunuz. Koğuşlarda gıda, hijyen yok, temizlik yok, insan hakları yok. Tabii bu zulmü 12 Eylül cunta rejiminin generalleri, Amerika uşağı generalleri, Türk milliyetçilerine, ülkücülere işkence yaparak yıldırmaya çalıştılar ama biz küllerimizden yeniden doğduk. Bugün ülkücü hareket yine ayakta. Silah zoruyla demokrasiye el koyan Amerikan Uşağı 12 Eylülcü’leri kınıyoruz. Onlarla hesaplaşacağız ahirette.”

Kaynak: iha