Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Din Bilimleri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Demirtaş, ilahiyat fakültelerinde sınıfların kız-erkek diye ayrılması hususunda görüşlerini sosyal mecrasında açıkladı.
Prof. Dr. Mehmet Demirtaş şunları yazdı:
"Yazıp yazmama konusunda çok kararsızdım ancak içimdeki ses yazmamın daha doğru olacağını söylediği için yazıyorum. Öncelikle herkesin kendi düşüncesine saygı duyuyorum ancak kendi penceremden meseleye yaklaşmak istiyorum.
İlahiyat fakültelerinde sınıfların kız-erkek diye zorunlu olarak ayrılmasını doğru bulmuyorum. Eğer o yönde bazı öğrencilerin talebi varsa o zaman olabilir. Ancak benim anlamadığım bu öğrenciler üniversite öğrencileri ve sınıftan çıkar çıkmaz koridorda, kütüphanede, yemekhanede, konferans salonunda, bahçede vb. hep beraberler. Biz İlahiyatta okurken böyle bir ayrım yoktu. Kızlar bir tarafta, erkekler bir tarafta otururduk. Şimdi nereden çıktı bu anlamış değilim? Bir arada eğitim yapılırken kızlar ve erkekler davranışlarına dikkat ederdi, bir anlamda fren görevi görürdü karşı cinsle aynı ortamda olmak. Ayrı olmasını isteyenler için ayrı, karma olmasını isteyenler için de karma bir formül düşünülemez mi? Ya da belli dersler Kur’an-ı Kerim ve fıkhın bazı konuları ile ilgili ders işlenirken kız-erkek ayrılabilir. Diğer zamanlarda karma olabilir.
Bildiğim kadarıyla İmam-hatiplerde de kız-erkek sınıfları ayrı. Şimdi 10 yaşından 23 yaşına kadar 8 yıl imam-Hatip, 5 yıl da İlahiyat Fakültesi okuyan bir öğrenci hiç karşı cinsle karşılaşmadan, aynı ortamda olmadan, doğru düzgün iletişime geçmeden, onları yeterince tanımadan öğretmen olacak ve kız öğrencilerin derslerine girecek, bayan öğretmenlerle iletişim halinde olacak ve onlarla ne şekilde bir iletişim kuracağını bilmeden meslek hayatına devam edecek. Aynı durum bayan öğrenciler için de geçerli. Diğer taraftan bu genç evlenecek, çoluk-çocuk sahibi olacak ve orada da aynı sıkıntıları yaşayacak. Bu aslında çok sağlıklı bir durum gibi gelmiyor. Bana göre şapkayı önümüze koyup biraz daha sıhhatli düşünmeliyiz. Belki bazılarımız bunun dini bir emir olduğunu, bazılarımız ise kötü davranışların önüne bu şekilde geçilebileceğini öne sürecektirler. Ancak ben dini bir emir olmadığını biliyorum. Eğer öyle olsa erkek öğretmenlerin de kız öğrencilerin sınıfına girmemesi gerekir. Hatta binalarının ve kampüslerinin de ayrı olması elzem olur. Kötü davranışların önüne bu şekilde geçilebileceğini de pek sanmıyorum. Karşı cinsle bulunduğumuz her ortamda hepimiz davranışlarımıza ve konuşmalarımıza öyle veya böyle çok dikkat ederiz ya da etmeye çalışırız. Bir bakıma onlar bizim için fren görevi görürler. Yetkililerin bu konuyu gündeme alması gerekir. Gerekirse çalıştay, panel ve sempozyum düzenleyebilirler. İlahiyat ve eğitim fakültelerinin yüzlerce kıymetli akademisyeninin özellikle “Din Eğitimi Anabilim Dalının" bu meseleyle yakından ilgilenmesi gerekir. Benim penceremden konu böyle görünüyor. Lakin yapılacak olan bilimsel araştırmalar ve tartışmalar neticesinde bu uygulamanın doğru olduğu yönünde kanaat oluşursa ona da saygı duyar, eyvallah deriz.
Benim karşı olduğum şey karma ve ayrı olmasının zorunlu tutulmasıdır. Sadece doğru olanın, doğru kişilerle ve doğru yerlerde tartışılması ve uygulanmasından yanayım. Kimsenin de benim gibi düşünmesini beklemiyorum. Ancak birilerinin de din anlayışını mutlak hakikat diye bana dayatmasına tahammül edemiyorum. Zira bazıları, içinde bulunduğu ortamdan esinlenerek kendi din anlayışını başkalarına benimsetme eğiliminde oluyor. Din ve din anlayışı farklı şeyledir. Kişi eğer kendi din anlayışını din yerine koyarsa tekelci bir anlayışını herkese dayatmış olur. Ben bunun doğru olmadığı kanaatindeyim. İnşallah birileri beni bu konuda yanlış düşünüyorsam ikna eder. Lakin şimdiye kadar herkes bu konuyu konuşmaktan kaçındı. Ben ise kendimce doğru bildiğim şeyleri söylemeye ve yazmaya devam edeceğim. Ne bu konuda ne de yazmayı düşündüğüm başka konularda hiç kimseden ne korkum, ne de çekincem var. Akademisyenlerin tartışamadığı, konuşamadığı bir konunun olmaması gerektiğine inanıyorum."

Editör: Haber Merkezi