İnsanlar zaman içinde kazandıkları servet, elde ettikleri prestij ile bir anda kibir abidesi oluyor. Görüp hayret ediyorsunuz. O naif ve mütevazi insan gitmiş ; yerine bambaşka biri gelmiş. Geçmişte siyaset yapan biri geldi aklıma. İlk zamanlar bizimle makamında baş başa görüşmekten mutluluk duyan biri ; belli bir zaman sonra koltuğun verdiği kibir ile olacak ; bizi de beşer-beşer odasına kabul edip başından savdıkları arasına eklediğinde ; biz de kendisini adam yerine koymamak üzere silip atmıştık. Düşünüyorsunuz: biz buna ne kötülük ettik? Bizim yaptığımız bir hata yok. Biz aynı noktadayız. Değişen hep kendileri ve tutarsız hesapları oluyor. Oysa ki, bu dünya Sultan Süleyman bile kalmadı.

Araf Suresi, 206. ayet: Şüphesiz Rabbinin Katında olanlar, O'na ibadet etmekten büyüklenmezler; O'nu tesbih ederler ve yalnız O'na secde ederler.

Hangi alanda olursa olsun , bilgiyi , insanı , iletişimi ve zamanı iyi yönetebilenler her çalışmada hanesine artılar yazarak hedefe giderken ; kibre kapılanlar geldikleri noktaya tekrar dönecektir.

Fatma Girik’in baş rolünü oynadığı Kanlı Nigar filmini izleyenler bilir. Karanlığın içinden çıkıp uçarak gelen bir zat vardı. Hacı Bumbala. Etrafında yanan mumlar ,sağa sola bağlanmış bezler ...

Bu büyük sözde ermiş zat maddiyatı çok önemsiyor olmalı ki; kendisinden himmet dileyenler onu şu dua ile çağırmaktaydılar :

Hoppala cuppala

İki kuruş on para

Kumbara kapkara maskara

Gel ya Hacı Bumbala gel

Destur ( puh sana…)