Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Zonguldak Milletvekili Eylem Ertuğrul, mecliste düzenlediği basın toplantısında Türkiye genelindeki Özel Eğitim Kampüsleri üzerine önemli açıklamalarda bulundu. Engelliler Haftası öncesinde gerçekleştirilen bu toplantıda, Milli Eğitim Bakanlığı'na (MEB) bağlı okul ve kurumlarda eğitim gören özel gereksinimli öğrencilere dikkat çekildi.
Ertuğrul, mevcut durumu "Türkiye genelinde MEB'e bağlı okul ve kurumlarda tam zamanlı kaynaştırma ve bütünleştirme yoluyla eğitim gören toplam 359 bin 710 öğrencimiz bulunmaktadır. Engelliler Haftası'nı fırsat bilerek, bu öğrencilerimizin ve ailelerinin hayatını iyileştirecek projeleri gündeme taşımak istiyorum." şeklinde açıkladı.
Özel Eğitim Kampüsleri projeleri, Türkiye’de çeşitli illerde devam eden veya tamamlanmış yapılar olarak dikkat çekiyor. Ertuğrul, "Bu kampüslerin ilki başarıyla Tokat’ta hayata geçirildi ve şimdi de Kdz. Ereğli ilçemizde inşası devam eden 30 derslikli bir kampüsümüz var. Ankara, Yalova, Ordu ve Rize illerimiz de bu projeye dahil olacak." dedi ve ekledi: "Bu projeler, özel gereksinimli bireylerin ve ailelerinin eğitim hayatını kolaylaştıracak şekilde tasarlanmıştır."
Milletvekili, bu tür kampüslerin özel eğitim alanında Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşıdığını vurgulayarak, anaokulu, ilkokul, ortaokul ve uygulamalı meslek lisesi seviyelerinde entegre eğitim imkanları sunulduğunu belirtti. Ayrıca, aileler için etkinlik alanları gibi sosyal donatılar da içeren bu kampüslerin tasarım ve işletilmesinin, engelli bireylerin topluma entegrasyonunda kritik rol oynadığını söyledi.
Ertuğrul, kampüslerde sunulacak eğitimin içeriği, yöntemi ve müfredatı hakkında daha fazla bilgi verilmesi gerektiğini dile getirdi ve "Bu tür eğitim kampüslerinin engellilerin toplumla bütünleşmesine olan katkıları, onların tasarımı ve işletilme biçimine bağlı olacak." diyerek kamuoyunun bu konudaki farkındalığını artırmayı hedeflediğini ifade etti.
Projelerin, özel gereksinimli bireylerin topluma kazandırılması ve faydalı bireyler olarak yetişebilmeleri açısından olmazsa olmaz öneme sahip olduğunu belirten Ertuğrul, devam eden inşaatların ve planlamaların yakından takip edilmesinin önemine değindi.
Ertuğrul, özel eğitim kampüslerinin tasarımı ve işletilme şeklinin engellilerin topluma entegrasyonuna ne şekilde katkı sağlayacağı üzerinde durdu.
"İyi tasarlanmış ve doğru yönetilen bir eğitim kampüsü, elbette engellilerin topluma entegrasyonunu destekleyebilir ve onlara daha fazla sosyal alan ve eğitim fırsatı sunabilir. Ancak bu süreç, bazı önemli faktörlerin incelikle değerlendirilerek yönetilmesi gereken bir süreçtir. Bu kampüslerin amacı, engelli çocuklarımızı toplumdan tecrit ederek, modern hapishaneler yaratmak olmamalıdır. Çocuklarımız öğrenirken örnek alacakları rol modellerle de bir arada olmalı ve akranlarıyla maksimum seviyede bir arada bulunmalı ve paylaşımlarını en üst düzeyde tutmalıdır. Bu sadece engelli çocuklarımız için değil normal gelişim gösteren çocuklarımızın da engelli çocukların farkında olmaları ve onların hayatımızın bir parçası olduğunu anlamaları için de çok önemlidir. Bu noktada, eğitim verilecek binaların fiziksel erişilebilirlikleri konusu da önem taşımaktadır. Şu an mevcut okullarımızda kaynaştırma eğitimi çerçevesinde bulunan özel eğitim alt sınıflarının bulundukları alanları görüyoruz. Bazı özel eğitim alt sınıflar, okul binalarının en ücra köşelerine yerleştirilmiş durumda. Bu kampüsler, normal gelişim gösteren çocuklarımızla etkileşim içinde olmalıdır. Engelli çocuklarımızın sadece akademik değil aynı zamanda sosyal ve kültürel etkinliklerle de topluma dahil edilmeleri gerekir. Ailelerin de bu sürece düzenlenecek programlarla dahil edilmesi gerekir. Kampüslerin etkinliğini ve toplumla bütünleşme derecesini sürekli olarak değerlendirmek ve iyileştirmek gerekmektedir. Halı hazırda uygulanmakta olan kaynaştırma eğitimi, özel eğitim ihtiyacı olan çocukların akranları ile genel eğitim sınıflarında eğitimlerini sürdürmeleri; bütünleştirme ise özel eğitim ihtiyacı olan tüm çocukların genel eğitim ortamlarına tam zamanlı olarak yerleştirilmeleri olarak tanımlanmış."
Özel eğitim kampüslerindeki fiziksel erişilebilirliğin önemine dikkat çeken Ertuğrul, mevcut okullardaki özel eğitim sınıflarının konumlandırılmasının önemine işaret etti.
Uzmanlara göre, bu modelin özel çocuklar ve normal sınıflarda eğitim gören akranları için sayısız faydası var. Özel eğitim ihtiyacı olan çocuklar, normal gelişim gösteren akranlarının yanında, toplumdan soyutlanmadan öğrenebiliyor, normal gelişim gösteren çocuklar da farklılıklara saygı, empati, yardımlaşma gibi önemli kavramları çok erken yaşlardan itibaren öğrenebiliyor. Dünyada eğitim modelleri bütünleştirici sisteme doğru evrilirken, üstelik bizim bakanlığımız da kapsayıcı eğitimi savunurken, yapılan bu proje eğer engelli çocuklarımızı toplumdan koparacak bir içeriğe sahipse Bakanlık bir çok konuda olduğu gibi yine kendisi ile çelişecektir. Türkiye’de bu konuda çalışan bir çok sivil toplum kuruluşu var. Üniversitelerin özel eğitim bölümleri var. En önemlisi bu çocuklarımıza en yakından temas eden aileleri var. Hangisine soruldu? Kimden görüş alındı? Nasıl projelendirildi? Çok fazla karanlık alanları bulunmakta. Bu haliyle proje, engellilerimiz ve aileleri tarafından tecrit projesi olarak algılandı. Mevcut okullarımızda makul uyumlaştırma çerçevesinde eğitim veren özel eğitim alt sınıfları bulunmasına rağmen, bu sınıfları iyileştirmek yerine özel eğitime gereksinim duyan bireylerimizi toplum dışına itip onları ayrıştıracak bir uygulamaya yol açmasından dolayı tedirginler. Okullardaki özel eğitim sınıflarının kapatılarak öğrencilerin bu kampüse alınacağı yönündeki haberler nedeniyle tedirginler. Bu tedirginliklerin giderilmesi gerekir. Konu hassas bir konudur. Özel gereksinimli bireylerimiz yaşadıkları çevrede bütünleştirici, kaliteli ve parasız ilk ve orta öğretime diğer bireylerle eşit olarak erişebilmelidir. Onların ihtiyaçlarına göre makul düzenlemeler yapılmalıdır. Özel gereksinimli bireylerimizin genel eğitimden etkin bir şekilde yararlanabilmeleri için genel eğitim sistemi içinde ihtiyaç duydukları desteği almaları sağlanmalıdır. Tarafı olduğumuz Birleşmiş Milletler Engelli Haklarına ilişkin sözleşmede de bu hususa yer verilmiştir. Özel gereksinimli bireylerimize gereksinim duydukları eğitim en iyi ve en uygun şekilde verilmeli ancak bu onları yaşadıkları toplumun dışına iterek yapılmamalıdır. Türkiye’de gündeme gelen Özel Eğitim Kampüsü projeleri bu haliyle özel eğitime gereksinim duyan çocuklarımızın ve onların ailelerinin toplum dışına itilmelerinin önü açan bir proje olarak görünmektedir. Diğer yandan, bu kampüsler faaliyete geçtiğinde, hangi engelli gruplarının ne şekilde eğitim göreceği ve kimler tarafından hangi müfredata bağlı kalınarak programlanacağı detayları da açıklanmadı. Şu anda devlet okullarında özel eğitim alt sınıflarında eğitim gören öğrencilerin akıbeti bu proje nedeniyle belli değil. Yalnızca, özel çocukların anaokulundan lise son sınıfa kadar tüm kademelerde eğitim vereceği ifade edilen Özel Eğitim Kampüsü’nde bir araya geleceği açıklandı. Tüm kademelerde eğitim verecek öğretmenler hangi yetkinliklere sahip olacak? Örneğin, işitme engelliler okulunda işaret dili bilmeyen öğretmenlerin olduğu ifade ediliyor.
Bu yetkinlikler nasıl sağlanacak? Ayrı bir öğretmen ataması yapılacak mı? Müfredat nasıl belirlenecek? Kimler bu müfredata çalışacak?
Konu eğitim olunca, her yönüyle ele alınması gerekir. Proje detaylandırılıp ailelerimizin ve engelli çocuklarımızın tedirginlikleri giderildiğinde, engellilerimiz için faydalı bir eğitim alanı ve sosyal alan yaratılmış olmakla birlikte bu alanda çalışan öğretmenlerimiz açısından bir istihdam alanı da yaratılmış olacaktır. Böylece ülkede süregelmekte olan bugünkü önemli gündemlerimizden biri ATANMAYAN ÖĞRETMEN sorununa da bir nebze katkı sağlamış olacaktır." dedi.